"balkona çıkalım mı?" dedim yerimde doğrulup. "hava çok serin bu gece."

"gel." dedi bileğime parmaklarını sarıp. mutfağın balkona çıkacağımızı düşünmüştüm ama şu an yatak odasına doğru gidiyorduk ya da benim libidom kudurmuş bir hâldeydi.

"buranın balkonu çok daha güzel."

libidom kudurmuştu, evet.

odaya girdiğimizde benim odama bakan duvarın sol kısmında boylu boyunca tül perde vardı. çok sadece ve geniş bir odası vardı. tül perdeden içeri gelen sokak lambasının ışığı odayı daha loş bir havaya sokuyordu. tülü kenara çekip kapıyı açtığında yüzüme çarpan serin hava beraberinde perdeyi de havalandırmıştı. taehyung çıktığında arkasından ben de çıktım. kenarda duran pervaza koyduğu sigara paketinden bir dal çıkarıp bana uzattı. aynı şekilde paketten sigara alıp elindeki çakmakla sigaramı yaktım.

"şehir ayaklarının altında."

"hoş değil mi?" dedi dirseklerini balkon demilerine yaslayıp. uzaktan gelen araba sesleri, ara ara köpek havlamaları ortama farklı bir huzur katıyordu.

"hoş." dedim belimi demirlere yaslayıp yatak odasına doğru dönüp. dirseklerimi de aynı şekilde demire bastırıp kafamı gökyüzüne çevirdim.

deja vu olduğumu hissettim bir anlığına.

kafamı ona çevirdiğimde yan profilini görebiliyordum sadece. düşen ışık çene hattını daha sert gösteriyordu. saçları esinti yüzünden dağılıyor kokusu burnuma kadar geliyordu. çok geçmeden o da bana doğru döndü. gözlerimiz tam orada çakıştığında sigaramın dumanı ile onun dumanı birbirine karıştı.

“ne düşündün az önce?” diye sordu.

“bilmiyorum,” dedim gözlerimi kaçırmadan. “ama sanki burayı daha önce yaşamışım gibi hissettim.”

taehyung’un dudaklarının kenarı kıvrıldı. o gülüşü boğazıma düğüm gibi oturdu. film karesi gibiydi, arkasında bıraktığı şehir manzarası yanında halt etmiş gibiydi.

"yaşadık aslında." dedi sonra.

"biliyorum ama bu şekilde değildi."

"evet." diyerek yarım kalan sigarasını demire bastırıp söndürdü ve tam önümde durdu. ellerini belimin iki yanından demirlere yasladı.

"bu şekildeydi ama bu kadar yoğun değildi." dedi. cümlesinin hemen ardından tanıdık bir gülüşle birlikte dudaklarıma yasladı dudaklarını. önce nefesim kesildi. ne yapacağımı biliyormuşum gibi davranmaya çalıştım ama parmaklarım demirde sıkışıp kaldı. hafifti, ama birkaç saniye içinde gülüşü kayboldu; dudaklarının baskısı daha sertleşti. çenemden aşağıya inen sıcaklığı iliklerime kadar hissettim.

sigarayı aşağı atıp elimi ensesindeki saçlarına sardım. taehyung geri çekilmedi. tam önümdeydi, elleri hâlâ belimin iki yanındaki demire kenetlenmişti. geriye kaçacak yer bırakmadı. eh, kaçmak isteyen de yoktu sonuçta.

ıslak sesler yankı yaparken elini belime sarıp kendine çekti. sigarasının tadı hâlâ dudaklarının kenarındaydı, nefesi boğazıma çivilendi. parmaklarım saçlarının arasına daha sıkı dolandı, çektikçe bedenimiz daha da kenetlendi. o an şehrin uğultusu yok oldu, sadece nefeslerimiz vardı. geri çekildiğinde dudaklarımın üzerinde gülümsedi. dilini kendi dudakları üzerinde turladığında güneylerime inen tatlı sancıyla nefesimi verdim ağzını içine doğru.

"bu tadı ölsem de unutamam."

bu defa atılan taraf ben oldum. dudaklarına öyle sert asıldım ki, metalik tat ağzıma yayılmaya başlamıştı. saniyelik geriye çekilip dudaklarından çenesine inen kanı dilimle yakalayıp dudağı boyunca takip ettim. boğuk bir sesle inlediğinde parmaklarını baldırlarıma sarıp tek hamlede kucağına aldı. geri çekildiğimde gözlerine baktım. bu defa sırıtma sırası bendeydi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 24 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

rascal | tkWhere stories live. Discover now