"cidden mi? ver anahtarı gidip ağzını yüzünü yemem gerekiyor şu an." dediğinde gülerek anahtarı uzattım.

"şey bir de, yemek yapmıştım ama yandı biraz. kokusu gitsin diye evi havalandırdım ama rahatsız olursanız banyoda bir kutu oda spreyi var."

"ne zaman döneceksin?"

süper bir soru. ama bilmiyorum.

"yarına kadar gelmeyebilirim."

"çok iyi, gelmek istemezsen anlarım jeongguk." dedi tekrar.

"adı ne?"

"bam."

kısa bir muhabbetin ardından onlar benim eve çıkarken ben de apartmandan çıkıp yan apartmana girdim.

"şu amına koyduğumun merdivenlerine her gelişimde söveceğim."

zor bela çıktığım merdivenlerden sonra kapının önüne geldiğimde yumruk yediğim anılarım canlandı gözümde. dudaklarım kıvrılırken zili çaldım. çok geçmeden taehyung kapıyı açtığında göz göze geldik. üzerinde siyah bir tişört, altında da aynı renk eşofmanı vardı. saçları düzenli bir şekilde alnına dağılmış ve taktığı gümüş küpeleri aşırı hoş duruyordu. yüzünde şaşkın bir ifade varken daha çok sırıttım.

"bu kez kafana atmak için elimde pizza yok, haberin olsun." dedim.

dudakları kıvrılırken kapıyı ardına kadar açıp kenara geçti.

"beklemiyordum gelmeni." dedi elini eşofmanının cebine sokup.

"ben de öyle."

"hoşuma gitti."

içeri girdiğimde onun kokusunu bu kadar yoğun almak da benim hoşuma gitmişti. koridoru geçip salona yönelirken her yerde bitki olması ve evin krem kahve tonları benim karanlık zindanımdan daha güzel görünüyordu. düşük voltajlı ışık loş bir hava katıyordu eve. ışık sevmediğini biliyordum.

"aslında tek gelmeyecektim, oğlumla gelecektim ama uyuyordu."

anlamamış gözlerle yüzüme bakarken kanepeye yerleşip omuz silktim.

"artık bir köpeğim var."

"gerçekten mi?" dedi gülümseyerek. "yarın tanışıyoruz o hâlde."

kafamı sallayıp nemli saçlarımı geriye doğru taradım.

"sipariş verecektim, aç mısın?"

"az önce yemeği yakan biri olarak açım."

taehyung güldüğünde dudaklarının kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı, gözleri de aynı anda küçüldü. çıkardığı kısa kahkaha boğuk ve alçaktı, odaya çok fazla yayılmadı. ama benim kafamın dört bir yanında yankı yapıyordu. gülüşünde bir telaş yoktu, sanki her şey olması gerektiği gibiymiş gibi sakin bir tondaydı.

telefondan kısa bir sipariş verip yanıma yerleşti. kanepeye çöken ağırlığı hissettim ağır çekimde. dizlerimiz istemeden birbirine değmişti, ama çekmedi. telefonunu sessize alıp kenara bıraktığında kolunun hafifçe koluma sürtmesini normalmiş gibi karşıladım. fakat  göğsümün altı normalden hızlı atıyordu. gözlerini benden çekmedi.

"işler nasıl gidiyor?" diye sordu. konuşmak için konuşuyor gibi hissettim.

"çıktım, arada bir şarkı söylemeye giderim." dedim omuz silkerek.

"provalarımız işe yaradı yani?" diyerek göz kırptığında sırıtarak karşılık verdim. evet, birkaç gün prova ayağına dakikalarca öpüşüp farklı bir müzik türüne yön vermiştik birlikte.

rascal | tkDonde viven las historias. Descúbrelo ahora