BÖLÜM-15

3.7K 237 47
                                    

♥♦♥♦♥♦♥

Bölüm müziği: Adam Lambert -> Whataya want from me

- - -

♥♦♥♦♥♦♥

Hiç yalnız hissettiniz mi? Daha çok soyutlanmış bir boşluğun tek somut maddesi olmak, rüzgar ya da dalga olmadan oradan oraya sürüklenmek gibidir.

Peki ya, güvenmiyorum dediğiniz ve bundan emin olduğunuz zamanlarda o kişiye karşı günden güne fark edemediğiniz bir güven karmaşasının ortasında bulundunuz mu? Ben bulundum.

Güvensizliğimi suratına en net vurabileceğim bir kişiye karşı hem de. Önüme dizdiğim tuğlalar dizginlese de bu gizli güveni 'yok' demekti benim sorunum.

Hâlâ kabullenememek, onu yok görüp, görmezden gelmek sararmış yapraklarımdaki kelimeleri silemiyordu. Fakat en kötüsü o kelimeleri daksilleyememek ya da kuru sayfaları koparamamak değildi.

En kötüsü, bir damlasını sunduğum güvenin bir anda aleyhime kullanılmasıydı. Acımasızca, önem görülmeden buruşturulmuş eski püskü kağıt suratımda kesikler açarken anca geri çekebildim kendimi.

Çatlaklarından su kaçıran o tuğlalarıma tekrardan beton döktüm. Anıl zaaflarımı bana karşı kullana dursun, şimdi daha net görebiliyordum değil bir parça güveni, ufak bir gülümsemeyi bile hak etmediğini. Puslu perde aralanırken her şey daha netti. Tıpkı onun niyeti gibi.

"Nasıl oluyor da bu kadar vurdum duymaz olabiliyorsun?" Tepkimi korurken sarf ettiğim kelimelerin onun mühürlenmiş kulaklarına uğramadığının farkındaydım.

"Sen elime koz vermekten başka hiçbir şey yapmıyorsun. Sen bana sarıldığında ne kadar aciz biri olduğunu anladım." Dediğine kaşlarım çatılırken, " Sana bugün sarıldığımda ne kadar kişiliksiz biri olduğunu anladım." dedim ve yanından geçmeye çalıştım.

Eli koluma yapışırken tırnakları derime baskı uyguluyordu. "Bu yüzden, arabayı kafenin biraz uzağına park ettim." Elleri bu sefer omuzumu tutarken beni sarstı. Sinirimi içimden söylenerek çıkarmaya çalışırken Anıl'ı sertçe ittirip tekrar yanından geçtim.

Onu atlattığımı düşündüğüm sırada saçımı eline doladı ve beni hızla çekti. Etrafta insanlar aradım ancak sağımızdaki çalılık ve diğer yanımızdaki araba bizi kapatıyordu.

"Oraya gidecek ve rol yapacaksın. Başarılı olmak zorundasın. Sonra otele döneceğiz ve ağzından çıkan her kelime ve sergilediğin her davranışın hesabını bana vereceksin. Benim yöntemlerimle. Acıma yok." Boynum geriye bükülmüş bir ümit saçımı kurtarmak için çabalıyordum.

"Anlaşıldı mı?" Tepki vermeyince daha yüksek sesle tekrarladı. Onu zoraki onayladığımda saçlarımı anca bırakabildi. Yine de bir yere gitmeme fırsat vermeyecek şekilde kolumu tutarken nefrete ev sahipliği yapmış gözlerini benimkilere dikti.

Elimi hızla kendinkilere sabitlerken beni hiç umursamadan büyük adımlarla ilerlemeye başladı. Tabiri caizse arkasından sürüklenir gibi koşuştururken elimi geri çekmeye çalışacağım sırada, "Aklından bile geçirme." dedi. Dişlerinin kelimelerine ettiği komandonluk konuşmayı tatmin edici kılınca düşüncem yarıda kaldı.

Kafeye girmeden önce beni kolunun altına aldı ve kulağıma eğilerek, "Hele bir gülümseme, gör bak neler oluyor?" tehditini gelişigüzel savurdu. Sinirden gülümserken yalancı bir kahkahayla kafenin içine girdik.

PARANOYAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin