umutlu gözlerle ikiliye baktım, ikisi de gülümsüyordu.
işte bu görüntü benim için iki kat maaştan bile daha güzeldi.
"o hâlde beni de ekleyin listeye, ben de kuryeye çıkarım. isterseniz şarkı söylerim?"
taehyung kapının önünde konuştuğunda kafamı ona çevirdim. ellerini cebine atmış, omzunu da kapıya yaslamış beni dinliyordu. o daha da çok gülümsüyordu hatta. dönmüştü. fakat şu an özlem düşünecek havada değildim.
yoongi hyung saçlarını karıştırıp bir süre sessiz kaldı.
"peki nereden başlayacağız?"
sinsi bir gülüş yüzüme yayılırken dudaklarımı ıslattım.
"hoseok hyung telefonunu ver."
cebimden kendi telefonumu çıkarıp jimin'i ararken bir yandan da hoseok hyungun telefonundan hopemin pizza hesabında geziniyordum.
"efendim yavrum?"
"jimin müsaitsen bizim mahalledeki pizzacıya gel, değilsen de müsait ol hadi bekliyorum acil."
cevap vermesine müsade etmeden telefonu kapatıp şifreyi kendi telefonuma da girdim. hesapta çok takipçi yoktu tamamen pizza paylaşıldığı için. hemen ön kamerayı açıp videoya başladım üzerimdeki kurye montu ile.
"merhaba millet, ben hopemin pizzadan jeon jeongguk. yaptığımız birkaç değişiklik hakkında bilgilendirme yapacağım. noel arifesi yaklaşıyor, takipte kalın. sizi tanıdığıma şimdiden çok sevindim."
videoyu kapattıktan sonra birkaç etiket atıp kendi hesabımı da ekledikten sonra paylaştım. takipçim yüksek olduğu için kendi hesabımdan da paylaşım yapmayı düşünüyordum.
"ama çok yorulacaksın jeongguk." dedi hoseok hyung. bunu söylerken de havalara uçuyor gibi bir sesi vardı ama.
"inan bana bu düşüneceğim son şey bile değil hyung. bu zamana kadar yanımda oldunuz, her olayda desteklediniz. yeri geldi on kamyon adamdan dayak yedik ama birlikte olduğumuz için bu bile benim için mutlu olmaya yeter."
taehyung yanımdaki masanın üzerine oturup beni dinlemeye başladığında özgüvenim biraz daha yükselmişti.
bilirsiniz işte, gönlünüzü kaptırdığınız eleman yanınızdayken şov yapma perileri bir anda kucaklar ve olduğunuzdan daha fazlasını dile getirirsiniz.
"hesap bende de kalsın, paylaşımları ben yaparım. birkaç tablo asalım duvarlara. ne bileyim 2pac, eminem, belki travis scott. evet kesinlikle travis scott."
taehyung güldüğünde sırıtarak kolumdaki saate baktım.
"jimin gelene kadar ben bi eve uğrayıp geleceğim. birkaç tablom var, onları getirmekle başlayabiliriz."
"ben de seninle geliyorum."
taehyung ayaklanıp yanıma geldiğinde kolunu omzuma attı. kafamı çevirdiğim gibi dip dibeydik ve ben şu an buna kendimi hazır ve uygun hissetmiyordum.
son düşüneceğim şey sensin taehyung, şimdilik.
"hepsini taşırsın."
"hallederiz prenses."
"ağzının yayını sikerim."
biz atışırken yoongi hyung oflayarak göz devirdi.
"ikisi de birbirinden serseri, cilveleri bile kavga dövüş amına koyayım."
"ben demiştim hate love dönecek diye."
taehyung kahkaha atmaya başladığında dirseğimi geçirdim karnına. gülüşü bir yerlerine kaçıp nefesi kesilirken yürümeye başladım bu kez. zaten düşünmemeye çalışırken bir de kulağımın dibinde gülüşünün yankılanması hiç yararlı değildi benim için.
"ben gelene kadar burayı temizleyin hyung, duvarlara kadar."
hoseok hyung asker selamı verip ciddi bir yüz ifadesi yapmaya çalıştığın gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. şu herife gülmek dışında başka hiçbir ifade yakışmıyordu.
"o iş bizde komutanım."
"ben bahçe kısmını hallederim, sen burayı temizle hoseok."
"piç yine en kolay yeri aldı."
"bir şey mi dedin?"
"yo."
biz çıkarken ikili atışmaya devam ediyordu. ben de sırıtarak ve yanımda bir yavşak olduğunu unutarak yürümeye devam ettim.
peki bilin bakalım ne oldu?
"çok güzel gülüyorsun."
evet.
"yavşama." dedim cebimden sigara paketini çıkarıp.
her şey bir yana köpek gibi ilgimi çektiği hâlde umursamamak inanılmaz zor bir şeydi. tamam trip atmak sandığım kadar saçma değil de eğlenceli olsa da yine de içimden geldiği gibi yapamamak zordu benim için.
ama bunu dibine kadar hak etmişti ve ben fazlasıyla taviz veriyordum.
sanki bütün çakralarım bana götünü dönmüş ve evren bunu fark etmiş gibi yolumuzu kesen bir femboy ile bütün keyfim yerle bir olmuştu.
"taehyung? nasılsın?"
süper.
taehyung bakışlarını benden çekip çakma sarı ve en belirgin özelliği ile yılışık femboy elemanına çevirdi. ve görür görmez yüzü inanılmaz donuk bir şekil aldı.
"merhaba jiyoung."
şimdi siktir git jiyoung.
ağzını yaya yaya gülümserken yavaş yavaş sinirlerim oynamaya başlıyordu.
"uzun zamandır görüşmüyoruz, bu pazar buluşalım mı?"
yapma dostum, kendini siktirmek için bu kadar basitleşemezsin.
taehyung'a baktığımda hâlâ donuktu. ne cevap vereceğini tahmin etmeye çalıştım.
"ortamdan ve ortamcılardan uzaklaşalı uzun zaman oluyor."
bozuldu. ama belli etmemek için gülümsemeye çalıştı. ezik.
"öyle mi? neden?"
"çünkü ben herkesi bir kişide buldum, gerisi ilgi alanım değil."
sonra cevap vermesine müsade etmeden yanından geçip gitti. çocuk asık suratıyla bana bakarken sigaradan bir nefes daha aldım. sırıtışım epey genişti.
"benden bahsediyor." dedim göz kırparak. sonra ben de yanından geçip gittim.
en başından böyle olabilirdik taehyung.
adımlarımı biraz daha hızlı atıp yanına gittiğimde telefonuna bakıyordu, hiçbir şey konuşmadık. yol boyu sessizdik. o da telefonla ilgilendi. önemli bir işi vardı muhtemelen.
umarım.
fakat içimden bir ses "konuşmak" için eve gitmeyi bekliyor diyordu. ve ben genelde iç sesimin yanıldığını hiç görmemiştim.
YOU ARE READING
rascal | tk
Teen Fictionparmaklarımı morartacak kadar yumruk atılası bir yüz. nefesini kesecek kadar öpülesi bir yüz.
