Bölüm 21: ''Yolun Sonu''

1K 28 11
                                    

Multi: Son görüntülerimiz :(

İyi okumalar...

Asansör birkaç saniyemi aldı. Walrider asansöre girememişti. Asansörden çıktım. Sol tarafımda ölü bir adam daha. Büyük ihtimalle güvenlik görevlisiydi. Sağa döndüm. Açık kapı, kanlar... İçeri girdiğimde o vahşeti bir kez daha gördüm. Bu, bir kişinin değil birkaç kişinin katledilmesinden oluşmuştu. Walrider, sen nasıl bir güçsün?

Küçük odanın diğer ucundaki çift kapıdan birini açtım. Bembeyaz bir koridor. Buna ihtiyacım vardı. Koridorun sonunda Walrider Projesi'nin sembolü ve kocaman bir kapı vardı. Otomatik açıldı. İçeri girdim. Evet! Burası ana laboratuvar! Billy Hope burada olmalı. Wernicke'in hatasını telafi etmeliyim. Billy'i bulmalı ve öldürmeliyim.

Billy Hope'u buldum. Ağzından dışarı çıkan onlarca kablo vardı. Yuvarlak bir camın içindeydi. Laboratuvarın sol tarafındaki merdivene göz attım. Merdivenlerden yukarı çıktım. Kapı vardı fakat kilitliydi. Yanımdaki bilgisayarlarda da şifre vardı. Masanın üstünde bulduğum pili de yuvasına yerleştirdim ve aşağı indim. Bu cehennemde ne yapacağımı şu an bilmiyordum.

Sağıma soluma baktım. Billy'nin sol tarafında çift kapı vardı. Kapılara doğru yavaş yavaş yürüdüm. Açtım. Yine beyaz bir koridor. Dönemeçli. Kanlar burada da var. Koridorun sağ tarafından dikkatli fakat hızlı bir şekilde ilerledim. Kanlara basmadım. Koridorun sonundaki kapıya da ulaştım. Açtım. Karşımda temiz bir oda vardı. Billy için hayati önem taşıyan yaşam desteği. Yanından yürüyerek geçtim. Sonunda merdivenlere vardım. Bir kat çıktım. Solumdaki odaya baktım. Bir pil ve doküman vardı. Dokümanı okumak için pek uygun bir zaman değildi. O her an buraya gelebilirdi. Buradan çıktığım zaman hepsini birer birer okuyacaktım zaten.

Odadan çıktım ve düz koştum. Demir yolun sağına döndüm. Bir vana vardı. Üstünde etiket ile ''DO NOT TURN VALVE''(VANAYI ÇEVİRME) yazıyordu ama umurumda değildi. Vanayı çevirdim. Çevirdiğim an onun çığlığını duydum. Merdivenlere koştum. Yaklaştım. Kahretsin! Walrider geldi! Tam anlamıyla sıkışmıştım. Üstüme doğru geliyordu. Bana hamle yaptığı sırada sağından eğilerek geçtim. Merdivenlerden inmeye başladım. Attığı çığlıklar canının acıdığını, çıkarttığı diğer sesler çok sinirli olduğunu apaçık belirtiyordu. Merdivenlerden indim. Sanırım canı acıdığından biraz hız kaybetmişti. Çünkü oldukça geride kalmıştı. Odanın kapısına ulaştım. Kapıyı kapattım ve hafif göz attım. Hayır! Tam kapının önündeydi. Sizin için hayatta kalmak günde birkaç bardak su ve yemekten ibaret. Şu sıralarda benim için ise bu varlıktan kaçmak...

Koridorda olağanüstü bir hızda koşuyorum. O da oldukça hızlıydı. Kapıyı kapattım. Ana laboratuvara geldim. Kapıdan geçti. Hala çığlık atıyordu. Geri dönemezdim. Buldum! Elektrik! Elektriği kesmeliydim. Mutlaka bir kapı olmalı... Az önceki merdivenlerden yukarı çıktım. Harika! Kapı açıktı. Ama bunu kim açmıştı? Umurumda bile değildi. Kapıların ikisini de kapattım. Önümdeki fıçıların arasından geçtim. Başka yere de gidemezdim zaten. Koridorun sonuna ulaştığımda yarım açık kapıyı yumrukla açtım. Kocaman bir oda. Diğer ucunda merdiven vardı. Walrider odaya yeni girmişti. Merdivenleri çıkmaya başladım. 2 kat, 3 kat, 4 kat... Lanet olası merdiven bitmek bilmemişti. Sonuna ulaştım. Karşıya zıplamalıydım. Kahretsin! Çok uzun... Başka çarem yoktu. Gerildim ve zıpladım. Tuttum. Tırmandım. Sola döndüm. Walrider! O buraya nasıl geldi? Hemen arkama döndüm ve koşmaya başladım. Zifiri karanlık yine buradaydı. Fazla derin olmayan bir suya düştüm. Çok pis bir suydu. Koridorun sonunda asansör vardı. Üstüme gelen dezenfektan gazlarından hemen sonra kapı açıldı. Walrider orada kaldı. Asansöre nasıl giremez hala aklım almıyordu...

1 kat merdiven çıktım. Birkaç bilgisayar. Bir de pil buldum. Ve bir doküman. Asansöre dönmeden önce soldaki kısa koridoru da kontrol ettim. Evet! Elektriği buradan kesebilirdim! Kanlı ellerimle elektrik kablolarını çektim. Asansöre döndüm. Asansör durdu ve indim. Koşmaya başladım. Karşıya atlamak için gerildiğimde onun seslerini tekrar duymaya başladım. Karşıya atladım. Tam tutacakken o beni yakaladı! Hayır! Yana fırlattı! Tekrar yakaladı ve bu sefer sağa fırlattı. Gözlerimi kapattım. Sonum böyle bitemez! Beni aşağı bıraktı! Artık yeter. Gerçekten sıkıldım. O gitti. Her yerim acıyordu. Karşımdaki kapıya doğru yürüdüm. Peder Martin, umarım bunları görüyorsundur...

Hala koşabiliyordum. Fıçıların arasından geçtim. Kapıyı açtım. Artık bu işi bitirmeliydim. Billy'i ve Walrider'ı. Merdivenlerden aşağı indim. Billy Hope'u buldum. Sağındaki monitörü inceledim. Burada bir yerde olmalıydı. Walrider geldi! Üstünde el işareti bulunan metal yüzeye elimi koydum. Sanırım bitti. O bitti. Billy öldü. Kameramı ve yüzümü ona doğru çevirdim. Yüzü ve vücudu sallanıyordu. Birden arkamdan bir şey ittirdi ve cama yapıştım. Hemen arkama döndüm. Walrider! İnanılmaz bir hızla beni tutup karşıdaki duvara fırlattı. Dizim! Dizimi hissetmiyordum. Yüzüstü bir biçimde yerde yatıyordum. Kameramı açtım ve düz döndüm. Walrider ile karşı karşıyaydık. Beni tekrar fırlattı. Bu sefer Billy'nin hemen altına. Yerde süründürdü ve havaya kaldırdı beni. Çok sinirliydi. Belimi sıkıyordu. Aşağı doğru baktım. Ellere benzer şeylerini karnımdan içeri geçirdi. Daha sonra kendi vücuduyla birlikte tamamen içime girdi! Aşağı düşüyordum! Walrider içimde geziniyordu! Sonum Billy Hope ile aynı olacaktı.

İçimde geziniyordu. Hissedebiliyordum. Veya bu sadece psikolojik bir his miydi? Bunu bilemiyorum. Belki Billy Hope öldüğü için o da yok olmuştur... Belki de o artık Billy Hope yerine beni kullanacaktır... Sağ bacağımın ve sol kolumun kırıldığını da hissedebiliyordum. Başım dönüyordu. Gözüm... Bulanık görüyordum. Yere düşüyordum. Artık çıkacaktım. İster kaçayım ister öleyim, artık özgürüm.

Merdivenlerden çıktım. Kısaydı burası zaten. Yere düştüm. Ayağa kalkmaya çalıştıkça daha kötü oluyordu. Öyle ya da böyle, kapıya ulaştım. Bilgisayarların yanına geldim. Aynı şey oldu... Başım hiç bu kadar ağrımamıştı. Masadan tutundum. Yere düşmedim. Çıkış karşında. Haydi Miles. Haydi. Ne acılar çektiğini onlara göster haydi. Yalnızca birkaç adım. Daha sonra özgürsün...

Toparlandım. Hemen ilerideki Walrider logosuna ulaştım. İlerledim ve sağa döndüm. Çok yavaş ilerliyordum. Bunu söyleyebilirim. Tekrar başım döndü. Bu sefer bir yere tutunamadım. Yere düştüm. İçimden gelen garip sesler... Umarım bu psikolojiktir. Kapıya birkaç adım kala yine düştüm. Bu çok sık olmaya başladı. Ayağa kalktım ve tekrar yürümeye başladım. Kapı hemen önümdeydi.

Kapı açıldı. Önümde 4 SWAT ve Dr. Wernicke vardı. İkisi bana silah tutuyordu. Elimi ve başımı salladım. Sağdaki ateş etmeye başladı. Yere düştüm.

''Aman Tanrım! Sen taşıyıcı haline gelmişsin!'' Wernicke söylüyordu bunları.

Gözlerimi açamıyordum. Ama duyabiliyordum. Bu, Walrider'ın sesi! SWAT ekiplerini öldürüyordu!

''Hey!''

''Bu şey nedir?!''

Birkaç el ateş edildi. Sesler kesildi. Büyük ihtimalle SWAT ekipleri de ölmüştü. Wernicke'i tahmin edemiyorum. Ama ben canlıyım. Bunu kesinlikle söyleyebilirim.

OutlastWhere stories live. Discover now