bir süre sessiz kaldıktan sonra taehyung yine bir şeyler mırıldandı.

"sonra?"

"sonra, bu odada bir aylık yeme ihtiyaçları, kitaplar ve yatak olmayan oturma yerleri var. ve onları izlemek için içeriden simsiyah görünen bir cam ve mikrofon var. bunları o odaya kapatıyorlar."

"ee sonra?"

uykusu açılmış gibi bir sesle konuştu bu kez. ufak bir üzülmedim değil.

"ilk beş altı gün bir problem olmuyor. sonra yavaştan geçmişteki travmatik konuları konuşmaya başlıyorlar. bir süre ileri derecede böyle devam ediyor. sonra oldukları durumlardan şikayetçi olmaya başlıyorlar."

"o kadar süre uyumadan nasıl duruyorlar peki?"

gülümseyerek tekrar konuşmaya başladım.

"odaya sürekli kontrollü oksijen ve uyumamaları için bir gaz veriyorlar."

"orospu çocukları."

"dur. sonra bunlar birbirleriyle konuşmayı kesip o siyah camdan fısıldamaya başlıyorlar."

"neden?"

"çünkü onları izleyenleri orada olduğunu biliyorlar."

"hmm, peki sonra?"

"sonra bunlar yarışma gibi algılamaya başladı bu deneyi,  deneyi yapanlar da gazın etkisindedirler diye düşürdüler."

"peki öyle miymiş?"

"ne bileyim öyledir herhalde. sonra dokuzuncu ya da onuncu gün deneklerden biri tam üç saat boyunca çığlık atmaya başlıyor odada koşarak."

"delirmiş yani."

"yorum yapma da beni dinle aptal."

taehyung sessizleştiğinde gülmemek için kendimi tuttum bir müddet. şu şekil söz dinleyeceksiniz işte.

"sonra bu ses tellerini patlatıyor bağırarak. ama diğerleri hiç tepki vermiyor. sonra bir daha bağırmaya başlıyor. oturup kitap sayfalarını yırtarak o cama yapıştırıyorlar bunlar. kağıdı da yüzlerine sürüyorlar yapışsın diye."

"hmm."

"bütün camı kapladıkları için de sadece mikronlarla dinleyebiliyorlar, içeride ne olup bittiğini gören yok. üç gün böyle geçiyor. sonra sesler kesiliyor, görüntü zaten yok. en sonunda odaya giriyorlar öldüler mi diye."

"umarım odaya kapatıp sikerler girenleri."

"yok, sikerler diye önce odaya seslenip içeriye gireceğiz kapıdan uzak durun itaat eden bir kişiyi özgür bırakacağız diyorlar."

"adamların düşünme kabiliyeti mı kalmış amına koyayım, hayvandan farksızlar. pardon susuyorum, devam et."

"neyse, bitmedi daha. içeriden birisi sessizce biz artık özgür kalmak istemiyoruz diyor."

"çok güzel anlatıyorsun, sabaha kadar dinlerim böyle seni."

gülümsemekten önümü göremiyordum artık.

"dikkatimi dağıtma taehyung. sonra şey oluyor, artık on dördüncü gün odanın kapısını açmaya karar veriyorlar. beşinden sadece dört tanesi sağ, askerler içeri girince bunlar yeniden bağırmaya başlıyor. ve çoğu erzağa da dokunmamışlar."

"normal, adamlar uyumuyor haftalardır."

"sonra, bunlar birbirlerine saldırmışlar her tarafları yırtık. odada kan birikintisi var ölen kişinin olduğu yerde. hatta bazıların organları dışarı sarkmış. çok garip değil mi?"

"anlattığın her şey o şartlar altında çok normal bebeğim. sonra ne olmuş?"

uykusu tamamen açılmış, sigara yaktığını belirten bir ses gelmişti. biraz daha yatağa yerleşip yeniden anlatamaya başladım. ve taehyung yüzünden her türlü duyguyu da yaşıyordum.

"sonra deneklerin dışkılarından kendi etlerinin çıktığını fark ediyorlar. sonra bunlar askerlere saldırıyor, birinin boğazını yırtıyorlar, diğerinin bacağını kemiriyorlar, taşaklarını koparıyorlar."

"amına koyayım acısını hissettim."

"deneklerden birinin kalbi durmasına rağmen bağırmaya devam ediyor."

"beyin uyarı vermeye devam ediyor, algılayamıyor çünkü."

"sonra bunları hastaneye götürüyorlar, morfin etki etmediğimi için felç edici ilaç verip ameliyat ediyorlar. ama hepsi gülüyor."

taehyung balkona çıktığında ben de yataktan kalkıp sigara aldım. pencereye çıkıp onun boş evini izleyerek anlatmaya başladım.

"sonra hepsi uyanık kalmak istiyoruz bize gaz verin demeye başlıyorlar. doktorlar karşı çıksa da komutan onay verip tekrar uyarıcı gaz veriyorlar. bunlar uyuyorlar galiba tam bilmiyorum ama uyandığında birinin kalbi duruyor. sadece bir denek kalıyor."

bir süre tepkini bekledim susarak.

"devam et güzelim."

"sonra bu denek deliriyor her yere saldırıyor. komutan buna silah doğrultup sen nesin diyor. o da biz siziz, içinizdeki deiliğiz, yatağınızın altındaki canavarlarız, artık tamamen özgürüz diyor. komutan da sikerim diyerek vuruyor."

"bitti mi?"

"evet bitti."

"yine çok güzel bir olay daha."

"ne demezsin."

"özledim."

bir süre sessiz kalsam da artık kendime olamadığımı fark ettim. bu yüzden bir seferlik siktir ettim mesafeyi.

"ben de özledim."

"geliyorum yarın, kollarımın arasındayken de anlatırsın." dedi bu defa. yüzüme sinsi bir sırıtış yayılırken sigarayı yarıda söndürüp tekrar yatağa geçtim.

"seve seve. kapatıyorum o zaman, uyuyacağım." dedim.

"güzel uykular."

"sana da."

telefonu kapattıktan sonra uyumam daha da kolay olmuştu bu defa. günlük dozumu almıştım çünkü.

_

baba tahliye

rascal | tkDonde viven las historias. Descúbrelo ahora