vincenzo tam bir dakikalık hayvan gibi kahkahasını bittikten sonra öksürük krizine girdiğinde ben de gülmeye başladım. ama kulağım iyi değildi.
"jeongguk boku yedin galiba."
"evet kendisi de bunu az önce belirtti."
"eğer çok bunaltırsa ben sana bizim şirketten bir yer ayarlayabilirim."
olduğumu yerde keşke önce yoongi hyung yerine vincenzo'yu arasaydım pişmanlığını yaşamaya başladım anlık olarak. şimdi onları yarı yolda bırakmak istemediğim için önüme gelen fevkalade teklifi reddedecektim. süper bir şey.
"çok isterdim ama sadece iki kişi yönetiyorlar orayı. yarı yolda bırakmak istemem, söz verdim." dedim.
"ne zaman başlıyorsun peki?"
"yarın. taehyung da yarın dönüyor."
"o da sen oradasın diye her gün gelmezse ben götümü açacağım."
"ben işe girer diyorum."
"olabilir bu daha toksik."
"yazık ben çok üzülüyorum hyung bu çocuğa ya. yapmasam mı artık?"
evet gerçekten üzülmeye başlamıştım. ne desem düşünmeden yapıyor, kendini suçlu hissettiği için abartılı şeylere bile tamam diyordu. söylediğim şeylere alınsa bile tek kelime etmiyor hiçbir şey de belli etmiyordu. pişman olduğunu o kadar hissediyordum ki, içim cız etmiyor değildi. bir de ben her şeyin biraz bokunu çıkarıyordum.
"bence biraz daha oluru var, devam et sen. sınırı pek aşmazsın olur biter."
"erkek adam naz yapar mı, ben çocuğa sabah akşam naz yapıp trip atıyorum."
bir kahkaha sesi daha yankılandı kulağımda ama benim suratım gayet de somurtuk bir hâldeydi.
"asıl erkek adam naz yapar oğlum, özel skill."
"skill geliştire geliştire ricardo quaresma oldum."
"on numara adam, on numara hareket."
"yarın sabahın köründe taehyung itini arayıp quaresmanın hayat hikayesini anlatacağım. biraz daha daraltayım."
"seven adam naz da çeker, trip de çeker, saçma sapan olayları da büyük bir merakla dinler."
"ama şimdi uyumam gerekiyor bayılmak üzereyim."
"tamam tamam, ben gelirim bu hafta ziyaretine, iyi geceler."
"iyi geceler."
telefonu kapatıp nihayet kendimi sessizlik ve huzurun kollarına bırakmıştım. ama bir türlü uyayamadığım için neden taehyung'u da uyutmuyorum diye kısa bir münazara yapıp telefonu bilmem kaçıncı kez elime aldım. uzun bir süre sonra telefonu uykulu bir şekilde açtı.
"jeongguk?"
"uyuyor muydun?"
hışırtı sesinin hemen ardından tekrar konuşmaya başladı .
"evet, uyuyamadın mı?"
"çok uykum var ama uyuyamıyorum, bir şeyler anlatasım geldi."
masum ve uykulu bir sesle mırıldandığında aklıma gelen ilk konuyla konuşmaya başladım.
"daha önce rus deneyini duydun mu?" dedim sırıtarak. saçma sapan şeyler anlatmayı çok seviyordum o uykuluyken.
"hayır hiç duymadım."
"anlatayım mı?"
"anlat bebeğim."
"rusya ikinci dünya savaşı sonrasında düşman taraftaki politik tutsaklarla bir anlaşma yapıyor. bir ay boyunca uyku deneyi yapacaklar ve başarılı olurlarsa serbest bırakılacaklar tamam mı?"
YOU ARE READING
rascal | tk
Teen Fictionparmaklarımı morartacak kadar yumruk atılası bir yüz. nefesini kesecek kadar öpülesi bir yüz.
