-Damla Tunalı-


Demirlerin gitmesiyle eve doğru yürümeye başladık, Zeynep teyze ile. İçeriye girdiğimizde "Gel kızım seninle kahve içelim." dedi Zeynep teyze mutfağa giderken.

Bende peşinden giderken " Tabii ben hemen yapayım. Nasıl içersiniz kahvenizi?" dedim ocağa doğru giderken.

"Yok kızım sen hiç zahmet etme ben yaparım." dese de izin verecek değildim. Zaten geldim gelmedim her şeyi kendisi yapmıştı. Bir kez olsun minnetimi gösterip bir şeyler yapmak istiyordum.
Artık Demir de yoktu zaten daha rahat hissedeceğimi hissediyordum.

"Lütfen olur mu öyle şey yaparım ben. Nasıl olsun?" dedim elime cezveyi alırken. Bir taraftan da su ısıtıcısını çalıştırmıştım. Kendime bitki çayı yapacaktım.

"Orta olsun kızım" diyen Zeynep teyzeye "Tamam." diyerek kahveyi yapmaya koyuldum..
---

Çay ve kahveyi alıp salona geçip oturarak sohbete başladık. Daha çok Zeynep teyze konuşuyordu, yakınlaşmak adına.

"Hamilelik nasıl gidiyor Ağrın falan olur mu?" dedi anneci şefkatiyle. Sanırım aramızda eskisinden daha iyi bir çekim vardı. Eskiden olsa sormazdı.

"Çok fazla değil arada oluyor sadece" dediğimde gözünden bir an panik geçince söylemekle hata mı ettim diye geçirdim içimden.

İçini rahatlatmak adına "Onun dışında bir sorun yok sadece sıcak olur biraz bunaltıyor" dedim. Cehennem sıcağı geri dönmüştü bu son hafta içerisinde. Resmen güneş tepemizden bakıyordu..

"Ah bilmez miyim? Her şey şimdi üstüne üstüne geliyordur."

Ah hem de nasıl..

Sanki hava durumu, benim durumumu biliyor da kendini bana karşı en kötü şekilde kullanıyor gibi. Bu kadarda sıcak olunmaz ki!

"Doktorun ne zaman gittiniz?"

Ah birde bu dert vardı. Buraya gelmeden önce gitmiştim ama burada da gitmem gerekiyordu. İki ayrı gebelik.. Doğumun nasıl olacağı hakkında hiçbir bilgim yokken iyice gözüm korkuyordu. İkiz bebek oldu mu erken doğum riski olduğunu duymuştum. Yüksek olasılıkla da öyle oluyordur. Peki ya ayrı zaman da oluşan bebekler de de bu olasılık var mıydı ne kadardı?

Peki, bu doğum nasıl olacaktı. Küçük olan bir ay gerideydi..

"Buraya gelmeden hemen önce gitmiştik" dediğimde Zeynep teyze elimi tuttu.

"Eğer.. şey yani sen de istersen.. bu hafta burada da gideriz.. yani istersen." demesiyle içimden derin bir nefes aldım. Doktora giderek içimi rahatlatabilirdim.

"Tabi zaten 3 haftada bir gidiyorum kontrole, gitsem iyi olacak. Hatta yarın varsa gidebiliriz"

"O zaman ben hemen arayayım doktoru. Eğer yarına boş saati varsa gideriz"

"Olur"

Çayımızı içerken kapı çalmıştı. "Dur ben kapıya bakayım." dedi Zeynep teyze ayağıya kalkarken.

Çok geçmeden kapının önünde curcuna olmuş, kadın sesleri evin içinde yankılanıyorken "Hoş geldiniz." Sesinden sonra bir gurup kadın salona doluşurken aralarında Fatma anneyi görmüştüm. Bana doğru gelip sarıldığında "Fatma anne hoş geldiniz" diyebildim.

"Hoş bulduk güzel kızım. Sen gelmeden biz çayını içmeye geldik" dediğinde uzaklaşıp

"İyi etmişsiniz buyurun oturun." dediyerek oturmalarını bekledim.

"Ben çay koyup hemen geliyorum" dediğim de Zeynep teyze hemen ayaklandı "Dur kızım, ben de sana yardım edeyim." diyerek ayaklanmaya çalışınca buna izin vermeyip "Zahmet etme sen Zeynep teyze" dedim.

Yüzünde buruk bir ifade oluştuğunda sanırım bunun neden olduğunu anlamıştım. Fatma anneye 'anne' dediğim için bozulmuş olmalıydı.

Aralarından genç olan biri "Zeynep teyze otur ben yardım ederim." Diyerek peşimden gelmişti. Köye indiğimde de hiç görmediğim biriydi. Sanki ne kadar inmişsem..

Çayı koyduktan sonra ikramlık bir şeyler hazırlarken genç kız "Kaç aylık?" diye sordu., hamileliğimi kast ederek.

Başımı kaldırırken gülümsedim.

"Dördüncü aydayız daha"

Genç kızda apaçık bir şaşkınlık belirirken "Ah ben şey.. yani biraz daha fazla sanmıştım.. şeyden dolayı.." dedi ne diyeceğini bilemezce

"İki tane olduğu için." Dedim daha fazla kıvranmaması için.

"İkiz mi?" dediğinde onayladım. Ama hayır kız değildi. Belki de bir birine hiç benzemeyecek olan iki bebekti. Ama ikiz değildi..

"Şunları tabaklar koyduk mu tamam." Dediğimde çayları doldurduğumuz tepsiyi alacakken "Dur den bardakları alma ben alırım" diyerek önüme geçip tepsiyi almadan önce elime "Ağırlık yapmaz sen bu tabağı al gel" diyerek kurabiye tabağını tutuşturdu.

O önde ben arkada giderken içerden sesler geliyordu. Birden durduğunda bende durmak zorunda kalmıştım.

"Niye durduk?" dediğimde yandan bana bakıp umutsuzca başını iki yana salladı "Gelin olmanın en temel kuralını bilmiyorsun. Sus ve dinle.. Kuralı. Sessiz ol" diyerek içeriyi dinlemeye koyuldu.

"Demek Demir oğlumlar geri döndü."

" Evet, bugün döndüler.."

"İyi sen de gelinini yanına almışsın."

"Evet 2 - 3 ay benimle."

"Maşallah artık yeni gelinler kaynananın evine girmiyor ama seninki koca şehri bırakmış gelmiş yamacına kurulmuş."

"Gelinim bir tanedir"

"Maşallah maşallah zaten Damla kızımın içinin güzelliği yüzünde maşallah.."
gibi bir çok nidalar yükselirken içeriden, önümdeki kız bana dönüp "Aferin" diyerek içeri geçti. Tabi peşinden bende..

SahibimWhere stories live. Discover now