|38|

1K 140 97
                                    

|38•|

Zahid Faran Arslanlı;

Şehrin tam anlamıyla çıkışında, ormanın büyük ihtişamı arasında güvenlik önlemlerinin hat  safhada olduğu tuhaf yerleşke  tamamen koyu tonların hakimiyeti altındaydı. Onlarca dönüm arazi, yıllarca emek emek işlenen planlama sonucu satın alınmış gerekli dizaynın sağlanması ise neredeyse iki yılı bulmuştu. İki ev, bir sosyal tesis-devamlı olarak burada kalan çalışanların barınma ve vakit geçirdikleri yerdi- laboratuvar, hayvanlar için özel alanlar ve onlarca dönüm arazinin yapımı epey pahalıya patlamıştı.

Bu koca arazinin ve garip yerleşkenin  mutlak sahibi ise Zahid Faran  Arslanlı'ydı.

Geniş odası laboratuvarının en üst katında tüm araziyi görebilecek konumdaydı. Kendi dizaynıyla oluşturduğu odası ise içinde her şeyi kapsayan koca bir alandı. Geniş çift kanatlı kapıdan girildiği  an büyükçe bir ceviz masa, önünde koyu kahve tonlarında deri koltuklar bulunuyordu. Bu alanın hemen karşısında ise ufak bir tasarım harikası vardı. Berrak cam bir ünitenin arkasında çokça antika silah, dedesinden yadigar bir kaç kılıç ve değerli bir kaç eşya bulunuyordu. Ünitenin önünde yaklaşık on kişilik koyu ahşap bir toplantı masası ve sandalyeleri de bulunuyordu. Odanın ortasında geniş bir İran halısı ve karanlığın belirgin olduğu kör noktada ise sivri pençeleri ve dişleriyle, doldurulmuş ufak bir ayı vardı. Dedesinin zamanında onun adına düzenlediği avdan kalma önemli bir semböldü...

Sahip olduğu güç, yaşantısı ve hayatı tamamen kendi kontrolleri altında tamda bu odadan yönlenirdi. Yaşının getirdiği olgunluğa ulaşmış-bazı istisnai durumlarda vardı bir kaç gün önce yaşananlar ona kendisini toy asi bir ergen gibi hissetirmişti- gücünün hakkını veren tok bakışları ve tehlikeden daha öte düşünceleriyle on yıla yakındır araziyi de istediği gibi yön veriyordu.

Tek başınaydı. Üreten olarak tek başına olsa da lojistik konusunda yardım aldığı aile üyeleri elbette ki vardı. Başkasıyla zaten çalışmazdı. Yılların getirdiği tek prensibi buydu. Ailesi dışında kimse bu yerleşkenin yakınından bile geçemez haberdar olamazdı. 

Bazı istisnalar hariç.

O istisnalar günler önce dengesini altüst etmişti.

Zahid Arslanlı düzeninin bozulmasından, sahip olduğu şeyleri kontrol edememekten nefret eden bir adam olmuştu,yıllarca. 

Şimdi ise yaşını ve yaşantısını umursamadan  kapalı kapılar  ardında koca bir çalkantı oluşturacak ufak bir bela edinmişti.

Ne belaydı ama kendisini parmakları arasında oynatan, yıllardır bir kere bile aksatmadığı sevkiyat akşamı toplantısına katılmamasını tek bir bakışıyla sağlayan küçük bela hayatına tam olarak mevsimin bu döneminde ama yıllar öncesinde girmişti. Hatırladığı anıyla ormanın en kuytu köşesinde dolanan gözleri kısıldığında elinde ki bardağı sıkıca tutarak o geceye döndü.

|

"Ne demek Fikret yok, arazinin şefi aniden ortadan nasıl kaybolur ulan siz çocuk oyuncağı mı sanıyorsunuz bu işi?"

Zahid Arslanlı köhne bir kumarhane odasında karşısında ipe dizilmiş beceriksiz adamlara öfkeyle bağırırken tek bir göz bile kendisine değmiyordu. Herkes bilir herkes tanırdı. Asla mafyatik işlere bulanan, silahıyla kavgasıyla bilinen bir adam değildi aslında. Onun silahı diğerlerinin aksine en büyük gücü; zekasıydı.

Aptallardan oluştuğunu düşündüğü bu alemde öyle nam salmıştı. Kimse ona bulaşmaz hatta tam tersine ortadoğu da kendisi sayesinde oluşan bu büyük para havuzundan nasiplenmek için yaranmaya çalışırdı. Zahid Arslanlı böyle şeylere gelebilen bir adam olmadığı için elbette ki kabul etmezdi. Ailesi dışında kimseye çalışmaz,kimseye de kazandırmazdı. Prensibi böyleydi,yıllardır kurduğu düzeni de buna göre kurmuş ve bu şekilde güvenle ilerletmişti.

AHZA |gay|Where stories live. Discover now