Öfkeli Kurt

15 6 0
                                    

-2004 Sonbaharı-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-2004 Sonbaharı-

Uzun ve sıkıcı bir günün sonunda nihayet akşam olmuştu ama aslında bu bile Kumsal'ın sevinebileceği bir şey değildi. Gün içinde en azından dışarıda olurdu ve akşamın sıkıcılığına daha kolay katlanırdı, çünkü akşamları yemek yemek ve yatakta uzanmak dışında pek de bir şey yapmıyordu. Sürekli karıncalanan ekranıyla oldukça eski olan televizyon, babasının hükmü altındaydı. Ablası annesine mutfakta yardım eder ve abisiyse bahçedeki işleri hallederdi. Daha doğrusu çetin ceviz bahçe, sıska abisini hallederdi ama bunu yüksek sesle söylemeye hiç niyeti yoktu. Ebeveynleri sert insanlar olsa da Kumsal'a hiç vurmamışlardı ve Kumsal da bunu test etmek istemiyordu.

İşte ev içindeki akşam vakitleri hep böyle geçerdi ama bir şekilde geçerdi işte. Bugün ise dakikalar bile geçmek bilmiyordu. Çünkü bütün gün eve tıkılıp kalmıştı ve sıkılma kotasının sınırlarını zorluyordu.

Pencere önündeki yatağında bağdaş kurup elindeki resimli kitabı kenara bıraktı. Ona bakmaktan gözleri bulanık görmeye başlamıştı ve hala bir şeylere bakacaksa eğer bu gerçek bir manzara olmalıydı. Ağaçlar sert kabukluydu ve keskin bir kahverengiye bürünmüşlerdi. Yerdeki yapraklar çürümeye başladıkları için kötü bir görüntü sergiliyordu ve Semih'in elinde tırmık gibi bir şey vardı. Yaprakları öbek halinde bir köşede topluyordu. Sabah ilk işim o yaprakların üstüne kendimi bırakmak olacak, diye düşündü Kumsal. Ayağı takılmış ve düşmüş gibi yapabilirdi. Annesi kazalara pek sesini çıkarmazdı.

Ağaçları seviyordu ama ağaçlar biraz da ürkütücüydü doğrusu. Yanında Hazal varken daha cesur hissediyordu kendini ama şimdi yalnızken kararan gökyüzü pusudaki canavarlara zemin hazırlıyor gibi görünüyordu. Bitişik evlerde yaşasalar da bahçenin toprak yol kısmına yakın bölgesinde sadece abisi vardı. Etraf ıssızdı. Abisi fazla kambur duruyordu; elindeki tırmık, koluyla bütünleşen çirkin parmakları andırıyordu ve sanki abisi... Nefesini tuttu. Abisi dakikalardır aynı şekilde duruyordu. Bunu uydurmuyordu ya da yanlış görmüyordu. İçini kesif bir korku kapladı. Abisi ayakta güpegündüz ölmüş olabilir miydi? Nefesi sıkışırken bir anda onu sıkıca tutuverdi. Yutkunamıyordu bile. Çünkü abisi şimdi, doğrudan Kumsal'a bakıyordu. Bakışları masallardaki öfkeli kurdun karanlığıyla doluydu.

 Bakışları masallardaki öfkeli kurdun karanlığıyla doluydu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sonsuza KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin