Elindeki sona gelmiş sigarayı yere attıktan sonra üstüne basarak söndürdü. Soruma cevap vermemeye devam ederken "Arda sana bir soru sordum." dedim. O da bana sinsi bir bakış atıp "Bana ne ya? Ben belki söylemek istemiyorum." dediğinde ofladım. Cidden insanın sinir katsayısını zirvelere çıkarmak için bir Arda yeterdi. İç çekerek "Gerçekten nefret ediyorum senden ya!" diye mırıldandığımda gülüp başımı okşadı. Eli saçlarıma değdinde çok farklı hissetmiştim.

Ona kötü kötü bakmaya başladım. "Nasıl oluyormuş?" dediğinde başımdaki eline vurdum. Ne güzel mutlu mutlu yürüyordum nerden çıktı bu şimdi? Başımı yere eğip onu umursamadığımı fark ettiğinde "Özledin mi beni?" diye dalga geçti. Ona bakıp "Hayır, o yüzden gelme bir daha!" dedim. Ardından daha hızlı yürümeye başladım. O da aynı şekilde hızlı yürümeye başlayınca daha da hızlandım ve yine aynısını yaptı. Zaten sinirliyken daha da sinirlenip "Peşimi bırak artık." dedim. Direkt önüne bakarken "Senin peşinde değilim, sadece aynı okuldayız." dedi.

İçimden sabır çekerek susmaya karar verdim. Onunla konuştukça daha da sinirlendiriyordu beni. Birde hoşuna gidiyordu orası ayrı bir mesele.

İkimizde konuşmadan öylece ilerliyorduk. Şuan aslında bayağı garip hissediyorum. Bana zorbalık yapmadan, normal normal ilerlememizin garip gelmesi de trajikomik bir olaydı. O an sessizliği bozan Arda'nın telefonunun çalmasıydı. Telefona baktı ve gördüklerinden dolayı bir küfür mırıldandı.

Telefonu bir süre beklettikten sonra reddetti. Ardından telefonu tamamen kapattığında öylece ona bakıyordum. Onunda bana bakmasıyla göz göze geldik. Yine sırıttı manyak. Bakışlarımı çevirirken içimden kendime ağır sövdüm. Yani ne diye uzun uzun bakarsın ki ona? Kendi ellerimle verdiğim kozu kullanarak "Yakışıklılığımı görünce bakışlarını çeviremedin dimi?" dediğinde "Kesin öyledir." diye mırıldandım. Uzun uzadıya konuşmak istemedim onunla.

Okulun kapısını görebileceğim kadar bir mesafe kalmıştı. Bu yüzden yine sessiz sessiz devam etsek benim için süper olurdu. Ama onun hiç böyle bir isteği yoktu tabi. Dümdüz bir ses tonuyla "Melih, şu beyinsiz pezevenkten uzak dur." dediğinde kime söylediğine bakmak için onun baktığı yere bakışlarımı çevirdim. Çevirdiğim gibi Yağız'ı görmüştüm. Arda neden ona karşı bu kadar nefret doluydu bilmiyordum ama onu dinlemeyeceğimi o da iyi biliyordu. Yine de söylüyordu. Bir türlü anlayamıyordum, beni ne için ondan uzaklaştırmaya çabalıyordu?

Ama içimden bir ses gerçekten onu dinlemem gerektiğini söylüyordu. Duvara yaslanmış telefonla uğraşan Yağız'da olan bakışlarım Arda'ya döndü. Onu belki çok iyi tanımıyordum ama geçirdiğimiz günler boyunca nasıl biri olduğunu anlamıştım. Eğer böyle bir şey söylüyorsa ardında sağlam bir gerekçesi vardır. Yoksa beni kandırmak gibi bir niyeti olmazdı. Çünkü beyefendinin uğraş alanına girmiyordu. Sadece zorbalık ederdi ama iş ciddiye bindi mi her şey değişirdi.

Ona bir şey demeden ilerlediğim zaman adımlarını hızlandırdı. Önümden hızlıca okula ilerledi, onun arkasından öylece izledim. O giderken ben, bana seslenen Yağız'la durakladım. "Melih, günaydın!" dedi ve gülümsedi. Ona gülümseyerek "Günaydın." diye karşılık verdim. Ama sesim istemeden daha cansız çıkmıştı, onunki gibi bir enerji barındırmıyordu. Ardından "Neden burdasın, birini mi bekliyorsun?" diye sordum. Gülümsemesini daha da büyütüp ellerini arkada birleştirdi ve yüzünü bana doğru eğdi "Seni bekliyordum." dedi. Bunu beklemediğim için kalbim kıpır kıpır olmuştu. Bana yine o hoş hisleri yaşatırken "Aa ben teşekkür ederim." dedim utanarak.

Buna gülerek geri çekildi "Gidelim mi?" diye sorduğunda kafamı sallayıp ilerledim. O da yanımda ilerliyordu.

Öylece ilerlerken Arda'nın neden bana öyle bir şey söylediğini hala anlamaya çalışıyordum. Bu sözlerin kesinlikle bir nedeni olmalıydı, öyle boş bir şey değildi.

Yağız düşünceli olduğumu fark edince "İyi misin? Bugün sanki biraz cansız gibisin." dediğinde kendimi gülümsemeye zorladım. "Hayır hayır iyiyim teşekkürler." dedim. Ama hemen anlamıştı bir şeyler olduğunu. Buna rağmen "İyi o zaman. Sonra görüşürüz. " dedi ve tatlı tatlı el salladı. Ona "Görüşürüz." diyip el salladım bende. Ardından sınıflara dağıldık.

İçeriye girdiğimde gözlerim direkt Arda'nın sırasına kaymıştı. Cihangir ve Mert ona bir şeyler söyleyip duruyordu. Arda ise sadece dinliyordu. Ardından bakışları bana döndü. Göz göze gelmemizi umursamadan öylece bakarken Büşra dürttü beni. "Melihhh günaydınnnnn!!" dedi. Bu kız gerçekten enerji doluydu. Gülümseyip "Günaydın Büşra." dedim. Pelin'de test kitabından kafasını kaldırıp "Günaydınn." diyince ona da karşılık verdim.

Bir süre sohbet ettikten sonra sınıfa hoca girdi. Hocanın girmesiyle ayağa kalktık ve klasik selamlaşma anını yaşadık. Hoca "Oturabilirsiniz." dediğinde otururken Arda'ya bir göz attım. Her zamanki gibi kafasını sıraya koymuş uyuyordu. Neden bilmiyordum ama bir anlık onu tatlı bulduğumu fark ettim. Ardından kendimi silkeleyerek zihnimdeki düşünceleri uzaklaştırmayı hedefledim.

Kafayı yemek üzereydim. Neler oluyordu bana?

ㅤㅤㅤ

ㅤㅤㅤ

Melih'in psikolojisinin psikolojisini bozdular🤡

Yani SADECE LYTFEN KIZMAIN OLAR MIII SEVİLİOSUNUZZZZ🎀

okdnz için tşkkk🎀🎀😻😻💕💕

ZorbardaWhere stories live. Discover now