16. bölüm

507 90 64
                                    


Hepinize merhaba arkadaşlar. 🦋

Oy vermeyi unutmayın lütfen. ☺️

...

Korku... İnsanın bedensel ve ruhsal varlığını tehlikede görmesi sonucu yaşadığı huzursuzluk kişide korku ve kaygıya neden olur.

Hayır, benim içimde beliren ve kalp atışlarımın deli gibi atmasına sebep olan bu his kendim için değildi. Olacaklardan, olabileceklerden korkuyordum. Karşımda ki adamı ilk defa böyle görmüştüm. Gözleri saf öfke ile bakıyordu. Bedeni sinirden titriyordu. İki elini de sımsıkı bir şekilde yumruk yapmış ve bembeyaz olmasına neden olmuştu.

Arkamı dönmem gerektiğini ve göreceklerimin hiç hoşuma gitmeyeceğini söylemişti. Ne yapacaktı? Kafamı kurcalayan o kadar çok soru vardı ki aralarında en merak ettiğim buydu.

Karnımda hissettiğim sancıyla titrek bir nefes aldım. Kendimi o kadar çok kasmıştım ki bedenim tepki vermeye başlamıştı.

"Ne yapacaksın?" Dedim sonunda kendimi az da olsa toparlayıp ağzımdan birkaç kelimenin dökülmesine izin verirken.

Maude, beni duymuyor gibiydi. Bakışlarını benden aldı ve tekrardan kurbanına baktı. James, korkuyla yutkundu. İyi gözükmüyordu.

Birkaç çıtırdama sesi duydum. Bu ses daha çok kemik kırılmasını andırıyordu. Sesin geldiği yöne baktığımda onu gördüm. Canı yanıyor gibiydi. Bir canavara dönüşüyordu. Korkuyordum, deli gibi korkuyordum hemde. Şuan tek istediğim burdan koşarak uzaklaşmaktı. Her ne kadar bunu istesem de bedenimi kontrol edemiyordum. Karşımda ki canavar dönüşümünü tamamladı. Dişlerini gördüm. Sert ve sivri dişlerini. Karşısındaki kurbanını parçalamak istediği için çıkmıştı. Gözlerini gördüm. Yine saf öfke vardı orda. Acımasızdı o gözler ve bu durum benim daha çok korkmamı sağlamıştı.

Dönüşümünü tamamladıktan sonra bir saniye bile beklemeden James'e doğru koşmaya başladı. Çok hızlı koşuyordu. Kurbanını parçalamak isteyen ve kendisini kontrol edemeyen bir yırtıcı gibi... Bu düşünceden hoşnut olmamıştım. Bu düşünceden nefret etmiştim.

Ona doğru koşmayı sürdürürken avına ulaşmaya birkaç metre kala zıpladı. İşte o an pençelerini görebilmiştim. Tıpkı dişleri gibi sivriydi. James'in üstüne atlayıp pençelerini onun yüzüne geçirdi. James, kendisini ondan uzaklaştırıp kaçmaya çalışıyordu ama o canavar o kadar güçlüydü ki bunu yapması nerdeyse imkansızdı. Pençelerini James'in yüzünden çektiği zaman parçalanmış yüzünü gördüm. Kan yoktu. Sadece pençe izleri vardı. Sonra da canavar dişlerini James'in karnına geçirdi ve hızlı bir şekilde hemen arkasında bulunan ormana doğru savurdu. James'in bedeni bir ağaca sert bir şekilde savruldu. Onun acı çığlığı kulaklarımı doldururken ellerim ile kulaklarımı kapattım.

Tek yapabildiğim buydu. Gitmem gerekiyordu. Burdan gitmem lazımdı. İstemiyordum, gördüklerimden sonra burda kalmak istemiyordum. O canavar bana da zarar verecekti. Ayaklarım beni tutmamaya başlamıştı. Gördüklerim fazla ağır gelmişti. Diz üstü yere düştüğümde gözlerim artık onlarda değildi. Yere bakıyordum. Eğer onlara bakarsam karşılaşacağım manzaradan korkuyordum.

Ormanın derinliklerinden James'e ait öyle büyük bir acı çığlık yükseldi ki kulak zarımın yırtılacağını hissettim. Hala dizlerimin üzerinde dururken daha fazla acı dolu inlemeleri duymamak için kulaklarımı kapattım. Kendimi geriye doğru atıp çamurlu ve soğuk toprağa oturdum. Ayaklarım ile kendimi geriye doğru götürüp burdan uzaklaşmaya çalışıyordum. Ta ki belim yine sert bir şeye çarpana kadar.

Korkuyla arkamı döndüğüm zaman büyük gövdeli bir ağaca yaslandığımı gördüm. Yine de içimdeki korku bir an bile olsun hafiflememişti.

Tekrardan yüksek sesli bir acı bir çığlık duyduğumda ellerimi kulaklarıma daha çok bastırdım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 05 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Parlayan IşığımWhere stories live. Discover now