13. bölüm

1.1K 144 29
                                    


Merhaba arkadaşlar. 🦋

Yeni bir bölüm ile karşınızdayım.🥳

Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.

...

" Ay, yeter. Bırakın beni. Saatlerdir işinizi bitirmenizi bekliyorum. Boynum tutuldu." Diye isyan ettim.

"Ama Elena-" dedi Joyce. Onun birşey demesine fırsat vermeden araya girdim.

"Hayır Joyce. Cidden yoruldum ve sıkıldım. Ben biraz hava alacağım." Dedim ve oturduğum sandalyeden kalkıp odadan dışarıya çıktım.

Hızlı bir şekilde yürürken bir yandan da elbisemin kenarlarından, takılıp düşmemek için tutuyordum.

Bugün Joyce'un doğum günüydü. Onun için baya heyecanlı ve mutluydu. Sırf bunun için sarayda büyük bir hazırlık vardı. Herkes büyük bir aceleyle ordan oraya koşturuyordu. Joyce, herşeyin kusursuz olması konusunda ısrarcıydı. O da yetmezmiş gibi iki saatten fazla bir süredir beni hazırlamaya çalışıyordu. Saray hanımları saçımı yapıyor, Joyce ise beğenmeyip başka bir model yapmalarını söylüyordu.

Bu durum bir döngü halinde yedi, sekiz defa devam etmişti. Elbisem içinde baya bir uğraşmıştık. İyi niyetini suistimal etmemek için sessiz kalmaya çalışmıştım. Çünkü bunları yaparken fazla hevesli görünüyordu.

Her ne kadar sakin kalmaya çalışsam da ne yazık ki sabrımın sonuna gelmiştim.

Merdivenlere yöneldim ve yukarı çıkmaya başladım. Bugün Maude'u hiç görmemiştim. Nedense onu kısa bir süre bile görmesem hemen özlemeye başlıyordum.

Aramızdaki ilişki henüz kesin bir sonuca varmamıştı. Her ne kadar beni öpüp niyetini belli etmiş olsa da(!) yine de daha çok erken olduğunu düşündüyordum. En azından biraz zamana ihtiyacım vardı.

Kurtlar hakkında öğrendiklerim beni artık daha temkinli yapmaya başlamıştı. Çünkü biliyordum.

Benim canım onun canı demekti...
Bana gelebilecek en küçük bir zarar, onun canının yanması demekti...

Mühür olayı hiç de düşündüğüm gibi basit bir durum değildi. Öğrendiklerimden sonra  kurtlar hakkında daha fazla bilgi edinmek için sarayın ortak kütüphanesine gitmiştim ve öğrendiklerim beni bir hayli şaşırtmıştı.

"Kraliçem," dedi bir ses. Kafamı o tarafa doğru çevirdiğim de karşımda Roger'ı görmüştüm. En son buraya ilk geldiğim zaman kahvaltı için indiğim salonda görmüştüm. Onu şuan görmek beni şaşırtmıştı. "Kraliçem nereye gidiyorsunuz?" Dedi.

Sanki yanlış bir yere gidiyormuşum gibi temkinliydi.

"Maude'un yanına," dedim. Ardından çıktığım merdivenlerden birkaç adım inerek aramızdaki mesafeyi indirdim. "Bir sorun mu var?"

"Yanlış yere gidiyorsunuz," dedi. Dediği şey şaşırmama yol açmıştı. Kafamı kaldırdığım zaman Maude'un odasının olduğu katı geçtiğimi gördüm. "Bu kata gitmek yasak. Sadece kral Maude gidebilir. Neden gidiyordunuz? Bir sorun mu vardı?" Dedi.

"Hayır," dedim hemen. Beni yanlış anlamasını istemiyordum. "Sadece dalmışım. O yüzden fark edemedim." Dedim kendimi açıklayarak.

"Anladım," dedi ve içten bir şekilde gülümsedi. "Size kral Maude'un odasına kadar eşlik etmemi ister misiniz?" Dedi. Bu teklifi reddedemezdim. Çünkü içimi kemiren bir sorum vardı.

"Tabi, çok güzel olur." Dedim ve merdivenlerden geri dönüp aşağıya inmeye başladık.

"Birşey sorabilir miyim?" Dedim.

Parlayan IşığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin