14

26 3 3
                                    


Uzun zamandır yazmadığım için nasıl oldu bilmiyorum.
Yarısı önceden yazılmıştı. Yarısını yeni yazdım ve yazdığım gibi atıyorum.


Sinir bozucu bir hafta!

Haftanın özeti buydu , sinir bozucu. Dağhanla tartıştığımız gün Yavuz cidden dibimden hiçbir şekilde ayrılmamış , dersliğime kadar bana eşlik etmişti.

Şükür ki , aynı bölümde değildik. Yoksa kesinlikle bir katliam çıkardı. Daha yeni gördüğüm ve henüz tanımadığım biri çıkıp on yıllık tanışmışız gibi sululuklar yapıyordu. Daha doğrusu resmen bana yürüyordu! Bir hafta boyunca beni asla yalnız bırakmamıştı. Tanrı sanki kafamdakileri biliyormuşta yanıma birini yollamış gibiydi.

Öte yandan Dağhan'ın arada sırada beni aldığı göz hapislerinde , onu takmayarak kafamı dağıtmama yardımcı oluyordu. Konuşmamızdan sonra hiçbir şey olmamıştı çünkü Hale ve arkadaşı derslere gelmemişlerdi.

Duyduğuma göre kaza yapan arkadaşları Erdem bugün okula dönüyordu, arkadaşları da ona destek amaçlı dersleri ekmişlerdi.

Kafamı iki yana sallayıp kafeteryadan aldığım yeterince sıcak kahvemi diğer elime aldım. Düşüncelerimi kovmak istercesine hızla hareket ederken boş bulduğum bir ağaç köşesine sindim. Kahvemi yanıma yerleştirirken kafamı gökyüzüne diktim. Başım ağrıyordu. Bölümümün en zor derslerinden birine girmiştim.

"Ders canını okumuş gibi."

Hah! Bende tam nerde kaldı diyordum. Gözlerimi devirip kahvemden bir yudum aldım. Ardından kafama yediğim kutuyla sabır kotamı iyice doldurmuştum. Yanıma pat diye oturan Yavuzla birlikte bana attığı kutuya baktım. İçim , gördüğüm ağrı kesici kutusuyla anında yumuşadı. Dudaklarım yavaşça kıvrıldı. Her ne kadar yavşak olsa da bence onunla iyi bir arkadaş olabilirdik.

"Teşekkür ederim."

Çevreyi kolaçan eden gözleri bana döndü ve genişçe sırıttı.

"Allahım gayipten sesler mi malum oldu? Yoksa sen ilk kez yaptığım bir şeyden memnun mu oldun?"

Omzuna dirseğimi hafifçe geçirdim.

"Bu kadar yılışmasan iyi geçinebiliriz sanki?"

"Ama bu benim en büyük zevkim?"

"Ben bu tür samimi tavırlardan hoşlanmam Yavuz. Ama ilaç için teşekkürler."

Beni takmayarak kolunu omzuma attı.

"Sen de çok depresif takılıyorsun be"

Yanağımı şişirerek kolunu umursamadan arkaya doğru yaslandım. Gerçekten tekrar dolu dolu yaşayabilecek enerjiyi bulabilecek miydim acaba?

"Bu kadar şikayetçiysen yanaşma o zaman bana."

"Oha alındın mı?"

Ona cevap vermeden hapı ağzıma yollayıp peşine kahvemi içtim.

"Doruk!"

"Alınmadım ama bu haklı olduğun gerçeğini değiştirmiyor. Baksana etrafına senden başka kimse var mı? Ne zamandır okulda değildim ve bu aptal depresif ruh halim yüzünden adam akıllı not bile isteyecek kimsem bile yok."

Kafam öne doğru düşerken parmağıyla alnımı tuttu ve avcunu yüzüme bastırdı.

"Aptal aptal konuşma be! Sana da iki dalga geçmeye gelmiyor. Evet biraz melankoli fanı olabilirsin ama bu eğlenceli olmadığın anlamına gelmiyor.." dudaklarını ısırarak göz temasımızı kesti. Benden çekindiği aşikardı.

"Hey! Cümlenin devamını getir."

"Kızmak yok ama? Ya da alınmak? Bakma bana şöyle , kırılmanı istemiyorum olum."

Kafamla devam etmesi için onay verdim.

"Bazen sende eski versiyonumu görüyorum. Bakma şuan bu kadar pislik olduğuma önceden tek bakışımla seni depresiflikte geçerdim. Allahın her günü aynaya bakıp ölmem gerektiğini düşünür; kendi görüntümden midem bulanırdı. Çok içten , derinden gelen bir dürtüydü.

Oysa ki sana baktığımda sadece hayattaki acılara odaklanmaktan yaşamayı kaçırmış birini görüyorum. Kendine o kadar acıyorsun ki , herkesin de aynı kanıda olduğu fikri beynine işlemiş. Birinin sana sevgisi , ilgisi bittiğinde bile onca zaman aslında acıdıkları için yanında oldukları fikrine kapılıyorsun."

İçimdeki daralma duygusu boğazıma kadar tırmanmıştı.

"Sen!-"

"Bir haftadır bana kendinle ilgili olumsuz düşüncelerini aktarıyorsun Doruk. Seninle sadece arkadaş olmak istediğim için konuşuyorum. Ama sen sanki katlanılmaz bir işe giriyormuşum gibi beni uyarıyorsun."

Elimle çantamı kavrayıp hışımla ayağa kalktım.

"Biliyor musun? Cidden psikoloji sondan bir arkadaş edinmek aptalcaymış!"

"Doruk ben-"

Konuşmasına izin vermeden devam ettim.

"Ben senin kullanabileceğin bir denek değilim Yavuz. Dediklerinin doğru olduğunu varsayarak lütfen normalleştirmeye çalıştığım hayatımın içine etme!"

"Ben sadece yardım edebileceğimi düşünmüştüm. Sandığın gibi değil yemin ederim."

Kendiliğinden akan yaşlarımı koluma silerken neredeyse bağırır bir tonla çıkıştım.

"Yardım değil! Anlayış istemiştim! Yoksa inan ben de biliyorum ne bok olduğumu!"

"Doruk-"

Onu dinlemeden koluma yarı takılı olan çantamla okul çıkışına doğru ilerledim. Gözlerim buğulu olduğu ve bahçede hayvan gibi bağırdığımdan yüzümü kaldıramıyordum. Ta ki sertçe bir bedene çarpana kadar.

Çarptığım beden bir inleme bıraktığında hemen gözlerimi yüzüne ve alçıdaki koluna çıkardım. Harika, içimde yeterince sıkıntı yokken bir de suçluluk duygusu peydah olmuştu.

"Özür dilerim , isteyerek olmadı. iyi misiniz?"

Karşımdaki çocuksa gözlerini bana kitlemiş , transa geçmiş gibiydi.

"Erdem! iyi misin? Ne oluyor?"

Bu Erdem o Erdem miydi? Daha fazla sıçamazdım sanırım. Hale'nin sesiyle kendine gelmiş çocuğun diğer koluna dokundum.

"Gerçekten çok özür dilerim."

Arkadaşlarıyla yüz yüze gelmemek için hızla koşarken , sırtımda hâlen bir çift gözün varlığını hissediyordum.

Yazmaktan koptuğum için biraz zorladı. Gerçekten kurgu gidişatı hakkında zerre fikir ve planım yok.

Ancak muhtemel yaz başladığında mevcut kitaplarımın çoğunun finalini veririm. Ya da yayımdan kaldırırım.

Bölüm isteği gelenlere yazmaya çalışırım. Ancak burayla bağlantım artık çok az.

gudnayz💗




depresif•bxbWhere stories live. Discover now