12. BÖLÜM

3.5K 154 159
                                    

Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayalım.

Kısa bir bilgilendirme: Bölümlerimiz artık her Cuma, saat 21:00'da sizlerle olacak. Fakat vize haftasına girecek olduğumdan dolayı, bölümlerde bir haftalık aksama olacak. Şimdiden kusura bakmayın.
-siyah kalp-

Bölüm sınırımız: 20 Beğeni 70 Yorum.

Aşağıya, ufak bir esinlenmeden sonra kendi yazdığım şiirimi bırakacağım. Yorumlarınızı bekliyorum, papatyalarım.

Bölüm şarkılarımız: Erdal Güney - Zor yıllar / Kıraç - Taş duvarlar / Sezen Aksu - Bir zamanlar deli gönlüm

Bölüm şarkılarımız: Erdal Güney - Zor yıllar / Kıraç - Taş duvarlar / Sezen Aksu - Bir zamanlar deli gönlüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu adamın elleri seni sevdi.
Kalemde tuttu ellerim, silahta senin için. Ve o kalem seni yazdı.
Silah ise sevdamı gömdürdü. Senelerce seni paylaştım kağıtlara, seni yazdım. Ve şimdi ben, kırdım kalemi; kaldırdım silahı. Yalnızca seni yazacağım. Yalnızca sana.

-xZeyna_

🦅

"Keledoş Alpala'nın götü hoş, Keledoş, Alpala'nın götü hoş!" diyerek bahçenin etrafını fır dönen küçük kıza bıkkın bir bakış attı Alparslan. Başının belasıydı. Hayatına girdiği günden beri genel olarak başına belaydı. Ama tatlı bir belaydı.

"Keledoşla benim götümün alakası ne!" dedi, Alparslan sert bir şekilde.

Mehru, Alparslan'ın yanına yaklaşıp bu kez poposuna bir şaplak indirdi. "Pamuk gibi," dediğinde bu kez Alparslan'ın etrafında dönmeye başladı. "Keledoş, Alpalan'ın götü hoş, keledoş, Alpalan'ın götü hoş!"

"Mehru!" diyerek Alparslan küçük kızın etrafında dönüp, onu yakalamaya çalıştı. Ama başarısızdı. Bu şapşal, nasıl yedi yaşında olabilir, diye düşünemeden edemedi. Yaşına göre hızlı, atik ve bilmişti. Dur durağı yoktu. Sınır tanımazdı, uslu durmazdı. Varsa yoksa Alparslan'a huzursuzluk verirdi.

Mehru, koşarak bahçenin dışına çıktı, Alparslan'da onu kovalamaya devam etti.

Yine her zaman ki gibiydiler. Mahallede koşturmalarının vakti çoktan gelmişti. Hatta iki aileye sorsak, onlara göre vakit geçeli baya olmuştu.

Böyleydiler her gün.

Sabah on dedin mi başlarlardı hafta sonları, akşam dokuza kadar. Mehru durmazdı, Alparslan durmak istese bile duramazdı. Fırsat vermezdi küçük kız. Enerjisi bitmezdi, yorulmazdı. Kendi durmadığı gibi, Alparslan'ın durmasını ve dinlenmesini de kabul etmezdi.

Hafta içi bu kadar uzun oyun oynamaları olmazdı. Alparslan okula giderdi, eve gelir ödev yapardı ve uyurdu. Sadece okuldan gelir gelmez Mehru'nun yanına gider, her zaman ki gibi ona aldığı paçimo cipsinden veya şıp sevdi sakızından verir, evine dönerdi. Bazen de Mehru, Alparslan'ı onların evinde beklerdi. Gelir gelmez boynuna atlar, saatlerce tepesinde gezinirdi. Ödevlerini izler, dakikalarca sorular sorar dururdu. En sonunda ise Alparslan'ın başının ucunda uykuya kalırdı.

MEHRUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin