"Nasıl bir enerjiymiş bu?" dedi Uygar, tozu burun deliğine yaklaştırırken. Tüm sorumluluklarını, baskıları unutmak için derin bir nefes çekti içine. Toz burun deliğinden girip soluk borusuna yayıldı. İçine giren enerji beynini uyarmaya başlamıştı. Bu enerji sayesinde bir süre düşüncelerini dağıtacaktı.

"Kanaçi topluluğundan bir piyon söyledi. Bu enerji için hazırlık yapıyorlarmış. Yarın akşam saldırıya geçip enerjiyi alacaklarmış." Norman, Uygarın karşısındaki tekli koltuğa oturdu. "Kime saldırı yapacaklarmış?" Kafasını kaldırıp kirli tavana bakıp derince soludu Uygar. Gözleri yavaşça kapanıp açıldığı esnada tozun etki ettiğini hissediyordu. Kafasındaki düşünceler yavaşçaya eriyip nefesine karışıyor ve ağzından dışarı çıkıyordu. Bu iyiydi. Düşünceler onu terk ediyordu.

"Bunu kimse bilmiyor. Kanaçi'nin kraliçesi da bilmiyor olmalı ki enerjiyi bulana ödül veriyor." dediğinde karşısında kendinden geçmeye başlamış adama dikkatle baktı Norman. Eğer bu enerji onlardan çıkacak olsaydı bu kadar rahat durmazdı değil mi? Bu kadar sakin olup otlanmaya devam etmezdi. Koşarak krallığa iletirdi.

Halbuki bu iki gençte asıl yapılması gerekenin bu olması gerektiğini bilmiyordu. Ertesi gece, tüm evren ateşler altında kaldığında bu gerçeği anlamışlardı. Ancak çok geçti. Artık çok geçti.

"Hadi enerji avına çıkalım." diye söylenip Norman'a baktı Uygar. Ayağa kalktı ve boynunu kıtlattı. İçindeki yüksek doz enerji yerinde durmasını engelliyordu. Koşması ve savaşması lazımdı.

Savaşmak... Halbuki tek yaptığı barbarlıktı. Piyonlar tarafından bulunan enerjileri ellerinden çalıp başkalarına satmaktı.

Bir veliaht için ezikçe bir durumdu. Veliahtın ne paraya ihtiyacı vardı, ne de enerjiye. Ancak içindeki boşluğu doldurmak için hayatında farklı adrenalinler bulması lazımdı. O, saraya kapatılacak bir adam değildi. Onun dışarıda olması ve her duyguyu tatması gerekiyordu.

Halbuki gelecekte yıllarca bir bez bebeğin içine hapsedilecekti. Ve bu hapsi yalnızca bir kişi için devam ettirecekti. Henüz bunu bilmiyordu.

"Önce bir Şaphi'lerin yanına mı gitsek? Hem sende biraz ter atarsın." Uygar yıkık dökük hangardan çıkarken Norman'a karşı geldi. "Sonra gidersin. Şimdi gidemeyiz." dediğinde Norman gözlerini devirip Uygarın peşinden dışarı çıktı.

"Veliahtım, neden birileri ile birlikte olmuyorsunuz? Herkesle birlikte oluyorlar diyeyse, size özel bir cariye ayarlayabilirim. Sizden başka kimse dokunmaz." Norman, uzun adımlar atan adamın yanına geçti koştur koştur. Karşısındaki adam dev gibiydi. Onun bir adımı, Norman'ın iki adımı ediyordu.

"Ne laftan anlamaz herifsin lan sen. İstemiyorum diyorum. Bir kadınla birlikte olmak istemiyorum." Norman yarım adım kenara kaydı ancak veliahtın yanında yürümeye devam etti.

Kuşkulu bir tonla "Yani istemiyorsanız, bir erkek de ayarlayabilirim ancak-" diye sözüne devam etmeye çalıştı ancak Uygar yakasından tutup kendisine çekti.

"Norman," diye tısladığında adam korku ile titremişti. "Birini bu kadar çok sikmemi istiyorsan, buna seninle başlasam nasıl olur? Hı? Ne dersin?" Normanın gözleri kocaman açılıp kendini geriye çekmeye çalışsa da karşısındaki adama karşı şansı yoktu.

"B-ben, yanlış anladınız. Ben sizi zorlamak istemedim." Sayıklamaya başladığında Uygar tuttuğu yakaları silkercesine bırakıp kıçı üstüne düşen adama baktı. "Bir daha beni sorgularken, karşında kim olduğunu unutma!" dediğinde Norman hemen başını salladı.

Uygar adamın hemen yanından geçip yürümeye başladığında Norman kafasını arkasına çevirip uzun boylu, kumral adama baktı. Etrafına yaydığı karanlık, rüzgarlı hava ile tüm çehresine yayılıyor ve karşısına çıkan herkesi korkutuyordu.

BEZ BEBEK |B×B| +18Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt