Bölüm.10

104 15 2
                                    

    

        Hikayede geçen olay ve kurumlar   tamamen hayal ürünüdür.   

       🚩Oy ve yorum yapmadan geçmeyin lütfen :)

                       İyi okumalar.

                                 🕐

                          BÖLÜM.10

     İnsan evrende yaşamaz, içinde evreni taşır derdi dedem. Nasıl ki yaşadığımız dünyadan bile bihabersek, o şekilde kendimizi,çevremizi de gerçekten keşfedemezdik.

Burnumdan alamadığım her nefesin yerine su doluyordu. Beynimin kıvrımlarına doğru hareketini, ciğerlerimin patlamamak için savaş verdiğini hissettim. Su baloncuklarının arasında en dibe doğru çekiliyordum. Kollarım tıpkı bir kadavraya aitmiş gibi kıpırdamıyordu. Yukarıya doğru kulaç atıp çıktığımı düşlediğim o kısacık saniyelerde karnımdaki yaradan yayılan sızı vücudumu esir aldı.

Kulağıma suyun uğultusu doluyordu. Acıdan gözlerimi sıkıca kapattım. Bu bir an önce bitmeliydi. Dudaklarımdaki son nefesi de verdim. Ağzımdan miğdeme akın eden suya direnmedim. Çırpınan bedenimin sonunun yaklaştığını bilmek artık beni sadece mutlu ediyordu.

Bir kaç dakika içinde gerçekleşen yok oluş yıllara eş değerdi. Nefesini tuttuğum o küçük oyunları, çocukluğumu bile hatırladım. Kalbimin atışları ve acı azalmıştı. Dibe ulaştığımı, karanlığı hissediyordum.

Karnımdaki yara tıpkı bir iplik gibi söküldü.
Et yeniden bir birine kenetlendi, yara kaynadı ve hiç açılmamış kadar sağlamlaştı. Bir düşün içindeyken bunu anlaya biliyordum. Vücudum yeniden hayata dönüyordu. Ölümün yırtıcı peçlerinde yattığım saatlerim bitmişti.
Gözlerimi yeni kapattığımı , zamanın bana hissettirmeden uçup geçtiğini daha bilmiyordum. Hani çok uykusu olan birisinin direnmesi ama gözünü bir sonrakine açtığında artık saatlerin geride kaldığını farketmesi gibiydi.

Kulağımdaki suyun uğultusu , boğazımdaki kaşıntı yoktu. Gözlerimi açtım. Karanlık.

Sessizlik. Uzanıyordum. Nerede uzandığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Demin kıpardamayan kolumu kolayca havaya kaldırdım. Fakat hiç bir şey göremediğim için hemen geri indirmiştim.

Bir süre etrafı dinleyerek çözmeye karar verdim. Dakikalarca beklesem de bir şey olduğu yoktu. Ellerimi yavaşça yere bastırdım. Kaygan bir zemindeydim. Kollarımdan destek alarak kendimi oturmaya zorladım. Garip bir şekilde çok zinde hissediyordum. Kalkıp bir kaç tur koşabilirdim.

"Hey?" Kendimi toplayıp, karanlığa doğru seslendim. Sessizliğin sesi derler ya öyle bir cızırtı vardı sadece.

"Orada birisi var mı?" Görebilecekmişim gibi sağıma soluma baktım. Tek bir hareket bile yoktu. Yalnız olmalıydım. Umarım öyleydim.

Bir anda yanan güçlü ışıkla neye uğradığımı şaşırdım. Hemen elimin tersini gözlerimi bastırdım. Bu acı vericiydi.
Sıktığım göz kapaklarım yavaş yavaş ışığa alışmaya başladığında elimi kenara çektim.
Gözlerimi açtığımda bir odanın ortasındaydım.

Boş, nerdeyse hiç eşya olmayan küçük dört duvardı. Beyaz boyalarla boyanmış duvardan ışık çok fazla yansıyordu.
Yalnız olmamla bir cesaret ayağa kalktım.
Sırt ağrım da beni terk etmişti. Yenilenmiştim resmen.

Odanın sağ köşesinde duran, aynı ton beyazlıkta yatak vardı. Düz tahtanın üstüne çarşaf örtümüşler gibi duruyordu.
Sakince odanın içinde adımlamaya başladım. Uyandığımda ışık yanıyorsa birileri beni duyuyor olmalıydı.

Bir Avuç BarutWhere stories live. Discover now