3

185 29 38
                                    

Yeni boş sayfada silinip yeniden beliren imlece gözlerimi dikmiş, bir harf dahi fark etmeksizin kelimeleri ardı ardına sıralamaya çalışırken zihnimin en ücra köşelerinde tek bir an bile canlanmıyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Yeni boş sayfada silinip yeniden beliren imlece gözlerimi dikmiş, bir harf dahi fark etmeksizin kelimeleri ardı ardına sıralamaya çalışırken zihnimin en ücra köşelerinde tek bir an bile canlanmıyordu. Ekranda yansıyan suratıma bakarken dudaklarım gergin, gözlerimin altı çukurlaşmıştı. Bebek telsizinden yükselen Efrug'un ağlama sesiyle boş sayfayı arkamda bırakıp karanlık odamdan çıktım. Hızlı adımlarla merdivenleri tırmanıp çocuk odasına girdiğimde gözlerinden yaşlar yeni düşüyordu. Bedenini kollarımın arasına alıp onun emzirdim.

Gökçe gelene kadar döngüm bu şekildeydi. Boş sayfaya bakıyor, Efrug'un ağlamasıyla koşarak onun yanına çıkıyordum. Gazını çıkarmam gerektiğini, emzirmem gerektiğini yahut benimle oynamak adına uyanık kaldığını tıpkı bezini pislettiği zaman olduğu gibi onu gördüğümde anlıyordum ve bunu fark ettiğimde kendimi özel birisi gibi hissetmiştim. Sanki özel güçlerim ortaya çıkmış ve ben de bunları keşfediyordum.

Bunlar, annelikle ilgili keşfettiğim en güzel anlarımdan biriydi. Tıpkı ilk kıkırtısını duyduğum gün gibi unutulmamak üzere zihnimin boş panolarından birini çiçeklerle işgal etmeye başlamıştı.

Aşık olduğumda hissettiğim hisleri keşfetmeye benziyordu. Doğan'ın ilk öpücüğüyle yerden kesilen ayaklarımla yürümeyi, o yanımdayken başka bir şeyi görmüyor olmama rağmen söz konusu olan o olduğunda her şeye uyanık olmayı, sevilmeyi, sevmenin en kuytu köşelerinde hissettirdiği sıcaklığı bana yaşatmıştı. Hayatımı yeniden inşa ederken elimi tutmuş, beni sevmiş, yüceltmiş ve gitmişti.

Ona en çok ihtiyacım olan anda çekip gitmişti.

Onsuz hayata rağmen ölümüne bile razıydım, en azından mezarında olduğunu bilip ona ulaşabilir, gözyaşlarımla mezarını sulayabilirdim.

Kahvaltı masasında ikimiz de gözlerimizi sükunetle uyuyan Efrug'un üzerine dikmiş sessizce izlerken "Toplantıda neler konuşuldu?" diye sorduğumda parmaklarının arasında sıkı sıkıya tuttuğu çay bardağını tabağına bırakırken gözlerini Efrug'dan alıp bana çevirdi. Kocaman mavi gözlerine bakarken suratımda beliren gülümsemeye engel olamadım. Cennet Yetimhanesinden çıktığımda yapayalnızdım, sırtımı yaslayacağım bir dostum olması şuraya dursun konuşabildiğim tek kişi bile yoktu lakin Gökçe bana hem kardeş hem de arkadaş olmuştu. Annesi annem, babası babam gibiydi.

Tek kaşını havaya kaldırırken "Bu yaptığın hiç etik değil," dediğinde tek kaşımı kaldırarak ona baktım. Gülümsemesi yüzünde genişlerken peynir toplarından bir tane alarak ağzına attı, ağır ağır çiğnerken ona sabırsızca bakıyordum "Ilımlı bakıyorlar. Diğer ortak hiç olmamasından ziyade bir şeyler elde etmenin peşinde ama Cüneyt'i biliyorsun, pazarlık yapacaktır," dediğinde burnumu kırıştırdım. Cüneyt tipik patrondu. Ona arkadaşlıklar, akrabalık bağları sökmezdi. Söz konusu olan paraysa, sadece kazanmaya odaklanırdı.

"Yeni ortağın adı ne?"

"Murat Kaya," derken dudaklarının kenarları gülümseme ifadesiyle kıvrılsa da çabucak kendini toparlayarak ifadesizlik maskesini yüzüne indirip duygularını saklamaya çalıştı ve bu, onun yeşeren hislerini daha da açık etti. Dışadönük değildi, genellikle hislerini içinde yaşamayı ve içinde öldürmeyi tercih ederdi. Üniversite hayatı boyunca birkaç erkek arkadaşı olmuş ancak hiçbiri onunla aynı pencereden bakmadığı için kendini geri çekmiş ve yalnızlığına sığınmıştı. Erkek arkadaşları satırlarda gizliydi... Filmlerde... Dizilerde... Batman maskesinin altında.

TARUMARWhere stories live. Discover now