Daha sıkı sarıldım. Bu his güzeldi. İnsan kendi evinde bile bu kadar rahat hissetmezdi belki ama Yaman onun yanında her şekilde rahat olmam için uğraşıyordu.

Koltuklara geçmeden önce kitaplığa döndürdü beni tekrar. "Beğendin mi?" diye sordu yine.

"Evet, çok güzel. Çizgi roman okuma alışkanlığım yok hiç ama belki bana güzel birkaç tane önerirsen okurum. Renkleri falan ne güzel.."

"Ben sana öneririm önermesine de seç beğen al buradakilerin hepsi iyi. Önce bendekileri oku sonra sevdiğin tarzı keşfedip ona göre yenilerini alırım ben sana."

Bir alt raftaki kitaplara kaydı bu kez gözüm. "Ay bunlar ne?" dedim heyecanla. "Tıp kitapları mı? Bakabilir miyim?"

"Bir kere daha herhangi bir şeyi çekinerek sorarsan ciddi kızacağım." dedi tripli tripli. Elimi uzatıp koca atlası aldım elime. Anatomi atlasları hep ilgimi çekerdi. İçindeki resimleri incelemek için yanıma alarak koltuğa yürümeye başladım. "Yerde niye halı yok?" diye sordum yere bastığım ayaklarım üşüdüğü için. "Hasta olmaz mısın?"

"Bünyem kuvvetlidir benim de" dedi ayaklarıma bakarak. "Üşüdün mü sen?"

"Yok sadece soğuk geliyor ya basınca ondan sordum."

Kaşlarını çatarak "Evde terlik yok" dedi. "Ne verebilirim sana ?"

Pembe bilekte olan çoraplarımın sardığı ayaklarımı kendime çektim koltukta. "Ya sorun yok, öylesine dedim" diyerek konuyu dağıtmaya çalıştım.

Geriye yaslandı koltukta ve "Bacaklarını uzat dizlerime" dedi. Başta anlamasam da ısrarcı bakışlarına karşılık dediğini yaptım. Ayaklarımı büyük elleri arasına aldı ve kendi ısıtmayı seçti. İlgisine bayılarak kupamı elime alıp bende yayıldım koltuğa. Küçük yudumlarla kahvemi içerken başını bana çevirdiği gibi bende onu izliyordum dikkatle. Kucağımdaki atlası çevirip içindeki fotoğrafları hayretle incelemeye başladım. "Oha" dedim oldukça net görünen kanlı resimleri incelerken. "Her şey apaçık." Çizimler de çok detaylı ve güzeldi.

"Çok zor görünüyor" diye mırıldandım. Elini uzatıp yanağımı okşarken "Aynen" dedi sadece. "Bu kadar ezber zorlamıyor mu? Ufacık kemiğe yüz tane ok çizip yabancıca bir şeyler yazmışlar."

Kahkaha attığında "Ne var ya?" dedim başımı kaldırıp. Bende sırıtıyordum.

"Latince'yi böyle tasvir edeni de hiç duymamıştım."

"Birde uzun uzun kelimeler," Cidden sabır isterdi tıp okumak. Yeni bir dil öğrenmekti bir noktada. Atlası sehpaya bırakıp "Benim ezberim kötü" dedim dudaklarımı büzerek. Bakışları yine dudaklarıma düştü. Öyle bakıyordu ki dalıp gittiğini fark etmiyordu.

Ne kadar yakınlaştığını da fark etmemişti bana. Ayaklarımı kucağından çekip bağdaş kurdum ve doğrularak ona yaklaştım. Dudaklarım normal halini alsa da bakışları hala oradaydı. Bende onun gibi yaklaştığımda kendine gelerek önüne döndü ve kupasından büyük bir yudum aldı. Yetmemiş gibi biraz daha içtiğinde bu sefer yüzünü buruşturarak bıraktı kupayı sehpaya. "Dilim yandı lan" dedi tamamen tepkisel.

Şapşallığına gülmeye başladığımda gözlerini kısarak bana bakıyordu. "Çok mu komik?" dedi üzerime gelerek. Elleri karnımın iki yanını bulduğunda gülüşüm sekteye uğradı. "Ha-ha hayır!" dedim kekeleyerek. Gıdıklamaya başladığında bu sefer kahkahalarım kontrolsüzdü. Elinden kaçmaya çalıştıkça daha çok devam ediyordu. "Yaman ya dur" diyordum nefes nefese. Ay-" Kahkahalarımdan fırsat bulup bitiremediğim cümlelerimin yerine o bol bol konuşarak alaya alıyordu beni.

"Nasıl komik mi fındık burnunu ısırdığım, dalga mı geçiyorsun sen benimle ha!" Ellerinden birine sarılıp "Nolur" diye yalvardım ama nafile. "Şu gülüşe bak" diyerek devam etti. Yine çok gıdıklandığım için koltukta iyice kaymıştım geriye ve üzerimdeydi bedeni. O eğildikçe bende ellerine engel olmak için havalanıyordum bu yüzden fazla yakındık. En sonunda bana nefes alacak kadar izin tanıdığında nefesimi güç bela düzene soktum. Az önce girdiğim gülme krizinin getirisi olarak sırıtışım yüzümü terk etmemişti. Ben aptal gibi sırıtarak nefes nefese ona bakarken o bana dudağının kenarındaki kıvrılmayla bakıyordu. "Çok" dedim sesim zor çıkarken. "Çok fenasın ya!" Elleri havada duran belimin iki yanından koltuğa yaslandı ve biraz daha eğildi bana doğru. Burnunu burnuma sürterek "Ne güzel gülüyorsun sen" dedi. "Biraz daha gıdıklayayım mı?"

Panduf | TextingWhere stories live. Discover now