Bomba

266 29 11
                                    

Uyandığımda çoktan sabah olduğunu fark ettim, gözlerimi ovup kendime gelmeye çalışırken, "Günaydın." Remus'un boğuk sesini duyduğumda gülümseyerek ona döndüm.

"Günaydınn." Ona yakınlaşarak konuştuğumda gülümsedi, boynuma sırnaştığında elimi başına koyarak okşadım, bazen 5 yaşındaki bir çocuk gibi davranıyordu.
Böyle davrandığında sorgulamıyordum çünkü o kadar tatlı duruyordu ki...

Acıktığımı fark ettiğimde yemek yemeyi teklif edecektim ama karnım guruldadığında biraz olsa da geç olduğumu fark ettim.

"Galiba minik kuş acıkmış." bana doğru baktığında gülümsedim, şapşik aşkım benim..

"Yemek yiyelimm ya da bana vereceğin diğer hediyeyi görmek istiyorum." Gülümsediğinde yavaşça kalkarak dolabına doğru ilerledi.

Saçları dağılmış bir şekildeyken onu izlemek muhteşem bir his, ona olan aşkımı söylemek çok zor. Büyük ölçüde hissettiğim duygular içerisinde boğuluyordum, onu kendimden daha çok seviyordum.

Bu hislerimin aynısı ile karşılaştığım için mutlu hissediyordum, ilk kez birine aşık olmuştum ve onun da bana aşık olması çok güzel bir histi.

Elindeki iki poşet ile bana doğru ilerlerken elindeki poşetlere heyecanla baktım, "Galiba biraz seni kurtardım." Elindekileri bana uzatıp yatağa oturduğunda poşetin içine baktım.

Poşetin içinde tatlış bir hediye paketi gördüğümde hızlıca aldım, "Yaa şapşal." kelimelerimi yayarak konuştuğumda gözleriyle gülümseyerek bana baktı, her tepkime bakıyor ve ölçüyordu.

Hediye paketini açtığımda içinde bir pijama olduğunu fark ettim, üzerinde tatlış ayıcıklar vardı. "Sevgilim, sen.." kumaşı çok güzeldi, sıcak tutacağı belliydi.

Pijama altına baktığımda kırmızı renkli kumaşın üzerinde ayı patisi olduğunu gördüm, Remus'a dudağımı büzerek baktığımda o da bana güzelce bakıyordu.

"Bekle, deneyeceğim." Hızla koşarak banyoya girdiğimde pijama takımını üzerimde geçirdim, acayip rahattı, sanki cennette gibiydi.

Hızla çıkıp yanına geldiğimde etrafımda dönüp poz verdim, "Acayip rahat Rem.." Bana tatlıca baktığında ona daha da aşık oldum, yanına giderek kucağına oturdum, "Teşekkür ederim, sevgilim."

"Hani pijamalarımın rahat olduğunu söylüyordun ya?" onu mırıldanarak onayladığımda başımı boynundan kaldırdım, "Aynı mağazadan aldım, belki içinde benimkiler kadar rahat edebilirsin diye."

"Tatlı sevgilim benim, seni seviyorum."  Ona baktığımda bana aşk ile bakıyordu, her zamanki gibi...

"Bak gel diğer poşete." Eliyle uzanıp poşeti aldığında hediye paketini içinden aldım.

"Aşkım! Gerçekten mi?" Hediyeyi gördüğümde ona döndüm, o ise bana onaylayan bir şekilde baktığında ona sarıldım.

                                 ~

"Dersler nasıl gidiyor Luna?" Minevra'nın bana seslenmesi ile başımı ona döndürdüm, "Son zamanlarda daha az öğrenci geliyor ama iyi ders işliyorum, büyük ihtimal ile sınavlar yüzünden çok kişi gelemiyor.."

"Anladım kızım, yine de bu sene öğrencilerin aritmansi üzerine olan ön yargıları kırıldı, büyük başarı." Ona başımı salladım ve kahvaltıma döndüm, "Evet, Luna. Bu başarı çok güzel, her sene öğretmenler bunu yapmaya çalıştılar ama pek başaramadılar."

Dumbledore ile göz göze geldiğimde ona gülümsedim, "Bunu yapmaya çalışmadan başarmam çok güzel." Kendimi övdüğümde Dumbledore kaşlarını kaldırıp başını salladı.

Snape'in ağzından çıkardığı gülme tınısıyla kafamı ona doğru çevirdim, "Severus, ne zamandan beri DADA profesörü olmak için çabalıyordun?"

Bana ölümcül bir bakış atarken diğer profesörler gülmelerini bastırıyorlardı. Memnuniyet ile mırıldanarak, "Kesinlikle." aptalca kendini beğenen boş insanlardan nefret ederim.

Elimin üzerinde Remus'un elini hissettiğimde bana gülümseyerek bakıyordu, birazcık kulağıma yaklaşarak, "Yemeğini ye, gidelim buradan sevgilim." ona doğru hafifçe başımı salladığımda kalan son lokmamı yedim.

"İzninizle." Yavaşça sandalyemden kalkarken Remus'ta aynı şekilde izin isteyerek kalktı, Dumbledore bize başına sallayarak bakarken hafifçe
sırıtıyordu.

Öğrenci masalarının arasından yan yana geçiyorduk, kapıdan bir baykuş girdiğinde merakla ona baktım çünkü genellikle en alakasız zamanda bana mektup geliyordu.

Baykuş çıldırıyormuş gibi uçarken ne olduğunu düşünüyordum, en sonunda elime bir tane mektup düştüğünde merakla açtım, ama aksine mektup çıldırırcasına kendini açıyordu.

Korkuyla Remus'a baktığımda beni biraz mektuptan geri çekti, "Bayan Stark, Ben Della! Tony burayı kullanmamı söyledi ama ne yapıcağımı dahisi bilemedim. O da zaten tam ne yapıcağımı söyleyemedi, çok kötü bir şey oldu. Tony'nin durumunu bilmiyorum, Evinize bir bomba düştü."

Evinize bir bomba düştü... bomba, evime. Tony'nin olduğu eve, ona bir şey olmuş muydu? Tony.. Bomba?

Duyduğum şey ile düşüncelerim bir anlığına yok oldu, anlayamıyordum. Bir şey olmuştu ve Tony'nin durumu belli değildi, ona bir şey olursa ben ne yapardım?

Olayları fark ettiğimde hızla Remus'a döndüm, o da bana endişeli bakıyordu. Orada olan öğrencileri, profesörleri umursamadan hemen evimin önüne cisimlendim.

Korkarak girişe baktığımda çoktan evin yarısının yandığını fark ettim, Koşarak içeri girmeye çalıştığımda birkaç kişi beni tutarak buna izin vermedi.

İtfaiyeciler beni oradan uzaklaştırmaya çalışırken onlara direnmeye çalışıyordum, Tony'ye bir şey olursa ben ne yapardım?

"Luna!" Della yanıma doğru ilerliyordu, yüzü gözü yara bere içindeydi, galiba bomba sırasında o da evde bulunuyordu..

"Anthony?"

Ağlamak istiyordum, ağlıyordum, gözümden düşen küçük göz yaşı ile ağlıyordum. Bir ihtimal bilekliğimden ona ulaşabilirim diye elimi kaldırdım ve üzerine bastım.

Ekran silik silik göründüğünde onun adını sayıklıyordum, "Hayır.. Tony? Tony... Hayır, yaşıyor." ekran gelmeye çalışıyordu, en sonunda ekran geldiğinde Tony'ye sesleniyordum, "Tony? Nerdesin?" bekle bir dakika, orası deniz miydi? Niye denizin yanına ev yaptırmıştım ki?

"DENİZE BAKIN! TONY DENİZİN İÇİNDE." Ekiplere seslendiğimde gerekli araçlar için birilerini aramaya çalışıyorlardı, Merlin! lütfen geç olmasın onun için.

Ekranı izlerken karşıma bir şey çıktı ve "Merhaba bayan Stark, ben Jarvis. Bay Stark şu an denizin güney tarafında mahsur kalmış durumda, hayat fonksiyonları stabil ama hızlı olunması lazım."

Yapay zeka konuştuğunda gelen ekiplere söyledim, hem ağlayıp hemde Tony'nin kurtulması için dua ediyordum, "Luna!" Bana sarılan bir çift el ile kendimi onun üzerine yığdım.

Remus'un yüzünü gördüğümde daha çok ağlayarak başımı onun boynuna gömdüm, hıçkırarak onun omuzlarında ağlıyordum..

"Efendim, kötü bir haberim var."

                    

My kind of love •Remus LupinМесто, где живут истории. Откройте их для себя