"Neden?" dedi, sesi acı çekiyormuş gibiydi. "Sana banyoda da söyledim. Arkadaşlar, bu kadar yakınlaşmazlar." Söylediklerime inat olsun diye bacaklarını bacaklarıma sardı. Eli karnımdan bel boşluğuma doğru okşadı ve kolunu karnıma sıkıca sardı.

"Diğer türlü arkadaşlıktan istiyorum." dedi erkeksi sesi ile. Bu ses tonu ile konuşmasa olmaz mıydı? Çünkü vücudunda patlayan yanardağın lavları benim vücudumu kaplamıştı ve... YANIYORDUM.

"Ben böyle uyuyamam Zeytin." dedim sarılma şeklimize ithafen. Ahtapot gibi bedenimi sarmış olsa da, gayet rahat nefes alıyordum ancak çok sıcaktı. Hem de çok.

"Sana ninni söyleyeyim mi?" Ortaya attığı fikrin saçmalığı ile gözlerimi devirdim.

"İstersen bir de pış pışla." dedim dalga geçer gibi. Ve bir anda ninniye başladı.

"Fış dış kayıkçı,
Kayıkçının küreği,
Hop hop eder yüreği,
Akşama fincan böreği,
Böreği kedi yerse,
Annem beni döverse..."

Erkeksi sesinden duyduğum kısık tondaki ninni ile gözlerim bir anda doldu.

"Ama annen seni hiç dövmez Henri, annen seni hep sever." Annemin benim için kurduğu cümleleri de tekrar etmesi ile kalbim sıkıştı. Nefes almakta zorlandım. "Sen..." Daha net konuşmak için yutkundum. "Sen, bu ninniyi nereden biliyorsun? Annemin sözleri..." devamını getiremedim.

"Sürekli annenden isterdin. Bu ninni olmadan uyuyamazdın. Sesiniz, benim odama kadar gelirdi." Her konuştuğunda, enseme çarpan nefesleri ve sakalları huylandırdığında, elimi enseme atıp ovuşturdum. Ensemdeki elimin üstüne dudaklarını bastırdığında tüylerim ürperti. Bedenimi kıpırdatıp elimi çektim.

"Annemi çok özledim. Ailemi çok özledim..." Sesim kırık çıkmıştı. Duyduğum bir ninni, beni yıkmaya çalışıyordu.

"Ben buradayım." Ne zaman ailemi çok özledim diye ağlamak istesem, bez bebeğime sarılır ağlardım. Ama o koca bir adamdı. Beni sarmış, sarmalamıştı.

"Zeytin," diye fısıldayıp ona dönmek için hareketlendiğimde tutuşu zayıfladı. Kolları ve bacakları arasında ona doğru döndüğümde, yeşil gözlerindeki yakıcı bakışlar ile karşı karşıya gelmek beklemediğim bir şeydi. Yutkunup yüzüne baktım, diyeceğim şeyi unutmuştum. "Sen... Nasıl böyle oldu? Anlayamıyorum..." Yüzüme baktı ancak cevap vermedi.

"Bana bunun nasıl olduğunu açıkla, anlamam gerek. Şuan, yabancı bir adamla aynı yatakta yatmadığımı bilmem gerek." Sözlerim ile kaşları çatıldı. Burnundan soluyordu. "Seni, yabancı bir adamla aynı yatağa sokacağımı mı sanıyorsun?" dediğinde, kulaklarıma dolan boğuk ses içimi boğdu sanki.

"Anlat o zaman. Nasıl oldu bu?" Kafamı yüzünden biraz uzaklaştırdığımda, koca eli ensemden tuttu. Aramızda birkaç santim açmıştım. Daha fazla uzaklaştıramadım.

"Ne bilmek istiyorsun? Nasıl insan olduğumu mu?" Hemen kafamı salladım. Gözleri yüzümü inceliyordu. "Evet, mesela daha önce de hiç insan oldun mu? Ya da insan olunca farklı bir özelliğin oluyor mu? Ne bileyim eksik bir parçam falan? Ya da nasıl insan oldun?" Birkaç soruyu aynı anda sormuştum ve emindim ki içinden yalnızca istediklerini cevaplayacaktı. Neyseki hepsinin cevabını çok merak ediyordum.

"İnsan olunca eksik bir parçam olmuyor, sen de gördün. Eksik parçam var mıydı?" Bir anda boynumdan bir sıcaklık yükseldi. Boğazımı temizleyip, "Yoktu." dedim. Eksiği yok, fazlası vardı...

"Daha önce, birkaç kere daha insan oldum." dediğinde kaşlarım şaşkınca yukarıya kalktı. "Ne zaman?" diye sorunca bakışları karardı sanki. Bakışları gözlerimden koptu, omuzlarıma düştü ve öyle bir baktı ki. Sanki o anları görüyormuş, yaşıyormuş gibiydi. Ensemdeki elinin tutuşu sertleştiğinde, "Zeytin!" diye seslendim. Gözleri dalgınca bana çıktı ancak bomboş bir şekilde gözlerime baktı.

BEZ BEBEK |B×B| +18Where stories live. Discover now