"Sen, bana savunmayı öğrettin. O adam seni öldüreceğini söyledi, ben de seni savundum!" Koca bir kahkaha atıp öfkeyle ona baktım. "Adam öldürmenin suçunu bana mı atıyorsun!? O sadece para için öyle konuşuyordu mankafa! Gerçekten beni öldüreceği falan yoktu!" Bağırtım ile kaşlarını çattı. "Beni yaktı, bacağımı yaktı! Sende gördün!" Ona bir adım atıp öfkeyle bağırdım. "Bu onu öldürmen için bir neden değil! Sen bir katilsin!" Bağırmak, yaşadıklarımı kaldırmama yardım etmiyordu. "Ben zeytine hiçbir zaman bir insanı öldürmeyi öğretmedim." diye fısıldadım.

Durup düşünmek, en sonunda da yere çöküp ağlamak istiyordum.

Üstümden gelen kanın metalik kokusu midemi yakıyordu. Ancak onunla duş falan almayacaktım. "Duşunu al, seni salonda bekleyeceğim." dedim düz bir sesle. Ancak beni umursamadı ve kapıyı sertçe çarparak kapattı. "Hayır, gidemezsin!" yorgunca ona baktım. Gerçekten benimle, önümde çırılçıplakken mi tartışmak zorundaydı. Kumral bir adam olmasına rağmen, seyrekte olsa kıllıydı. Göğsü, göbeği ve kasıkları...

Gözlerimi hemen çekip el yıkama lavabosuna doğru gittim. Aynada yüzüme bakıp bir su çarptım. "Rahatsız hissediyorum, çıkmak istiyorum!" Biraz da nazik bir adamı oynamaya başlasam belki o da nazik olurdu?

Ama hayır, olmadı. "Neden rahatsız oluyorsun? Daha dün beraber buradayık," dün Zeytin'in oturması için getirdiğim sandalye hala buradaydı. Onu çekip küvetin karşısına koydu. "Gel, buraya otur. Benimle birlikte duş almak istemiyorsan, benden sonra duş alırsın." Sandalyeye baktım, gerçekten duş alırken onu mu izlememi istiyordu? Yoksa yanından ayrıldığım da kaçmamdan mı korkuyordu?

"İstemiyorum! Anlıyor musun? İs-te-mi-yo-rum!" Suratına doğru bağırdığımda üstüme doğru yürümesi ile korkuyla arkaya doğru bir adım attım. Benim erkeklik taslama serüveni burada sona ermişti, çünkü bakışındaki karanlık, dışarıdaki geceden bile daha karanlıktı.

"Utanma, senin vücudunu ezbere biliyorum. Sende benimkini ezberleyebilirsin." Bu adam geçmiş hayatında gerçekten zeytinse, vay halimeydi. Zeytinin yanında yaptığım mastürbasyonlar aklıma gelince yanaklarım kızarmaya başladı. Bakışlarımı gözlerinden kaçırıp, geniş omuzlarına indirdim. Yer yer çilleri vardı. Bazıları koyu renk olsa da, bazıları aşırı açık renkti. Ben siyah saçlara sahip olsamda, tenim onun teninden daha beyazdı.

"Otur Henri." Çekik gözlerimi kısıp bana bakan gözlere baktım. "Bana emir verme!" dedim, emir vererek. Yanından hızla geçip sandalyeye oturdum.

"Bana inanmadın mı? Gerçekten seni ezbere biliyorum. Mesela kalçanın sağ yanağında küçük bir çizik var, geçen yıl olmuştu ve lekesi hala duruyor." Kaşlarım çatılırken, küvete doğru yürüyüp suyu açtı. Eğildiğinde gerilen kaslarına bakmamak için yan dönüp onu dinlemeye başladım. "Neden oldu o çizik?" Ses tonu hep böyle boğuk mu olacaktı? Ayrıca ben popomda bir çizik olduğunu bile bilmiyordum. "Bilmiyorum, normal bir günümde götüme bakıp 'aaa kıçım çizilmiş' demiyorum." Gözlerimi devirip, lavabodaki aynadan kendime baktım.

Ve şuan kıçımda cidden bir çizik olup olmadığını merak ediyordum. Bu mankafa Zeytinse, benim kıçımı görmüş olma ihtimali çok yüksekti zaten. "Off, gitmek istiyorum!" Ne sinirim geçiyordu, ne de korkum. Yan gözle mankafaya baktığımda, küvetin içine girmiş, beni izlediğini gördüm.

Bakışlarında ki o his, hala aynıydı. Bakışlarımı gözlerinden çekemedim. Gözler, yalan söylemezdi ve ben onun gözlerine bakınca evimi görüyordum. Yeşil gözleri ve ıslak vücudu ile suyun içinde oturuyor, hareket dahi etmeden bana bakıyordu.

"Seni korumak içindi." dedi sakin bir sesle. Katil olmasına takıldığımı ve bu yüzden onu kabul etmediğimi anlıyordu.

"Beni, kendinden de koruyabilir misin?" dedim, yönümü ona dönmeden.

BEZ BEBEK |B×B| +18Where stories live. Discover now