Celal - Tuzak

8.2K 783 224
                                    

Zeynep birkaç saniye sinirden ayaklarını sallaya sallaya oturmaya devam etti sandalyede. Ardından da bir hışımla ayağa kalkıp, merdivenleri yarılamış olan Celal'e seslendi.

" Şşşt Ulubatlı! "

Celal yalnızca arkasına dönüp ters bir bakışla karşılık verdi kıza.

" Nerde yatacağım ben? "

Celal'in dudaklarında kurnaz bir gülümseme peyda oldu. Elini tıpkı o gece parktaki gibi hafifçe göğsüne vurup; " Gel " dedi kıza. Zeynep'in ise gözleri ateş saçıyordu. Celal'in tavrını izlerken Zeynep'in yüzünde yadırgayan bir ifade belirdi.

" Yok ya! Bu sefer yemezler o numarayı! İyi, Mustafa'nın yattığı yer çift kişilik nasılsa... "

Zeynep, Celal'i ardında bırakıp salona yönelmek için birkaç hızlı adım atmıştı ki, Celal kızın omuzlarından tutup güçlü bir şekilde geri çevirdi ve kendi odasının yolunu tuttu. Zeynep, daha odanın kapısı açılır açılmaz o geceki kokunun aynını almıştı. Tatlı bir sigara, bilinmedik bir parfümle raks ediyordu.

Odanın tüm perdeleri kapalıydı. Camın hemen yanına yerleştirilmiş çift kişilik bir yatağın başucunda ufak bir sehpa vardı. Üzerinde tertemiz cam bir kül tablası, gümüş bir tabaka ve siyah ciltli Mario Puzo'nun yazdığı Baba kitabı duruyordu.

Yatağın tam ayakucunda ahşap, kocaman bir sandalye içine özel olarak yaptırılmış gri kumaştan minderlerle tamamlanmıştı. Sandalyenin önünde ise orta boy bir çalışma masası, onun yanında ise bir ufak sehpa daha vardı.

Çalışma masasının üzerinde başlığı yeşil, gövdesi işlemeli bir metalden oluşan harika bir gece lambası yer alıyordu. Ve bir sürü kitabın yanına sıra sıra dizilmiş tespihler... Boyutları farklı birkaç saat ve yüzük kutusu kitapların tam bitiş hizasına denk getirilmişti. Kapağı kapalı bir not defteri ve gümüş renkli bir dolma kalem hemen masanın ortasındaydı.

Odanın duvarlarını tek süsleyen şey ise, yatağın tam karşısındaki duvara özenle asılmış Çeçen ve Türk bayraklarıydı. Kapının hemen arkasında da bir elbise dolabı kapakları kapalı bir şekilde duruyordu. Kapının arkasındaki askılıkta asılı duran kıyafetler ise muntazam derecede düzgündü. Oda boş kalan son yeri de tekli bir koltuk dolduruyordu.

Zeynep, odayı incelemeye kendini fena kaptırmış olacak ki Celal'in dolabı açıp temiz çarşaf ye yastık kılıfı çıkardığını fark etmedi. Önce bir seslendi Celal, sonra baktı ki kız çok dalgın kendisi yatağın başına geçip nevresimleri değiştirmeye başladı.

Celal'in yanından geçtiği ve yatakla uğraştığını anlayan kız hemen; " Ben hallederim " diyerek atıldı. Celal hiç sesini çıkarmadan çarşafı sermeye devam etti. Yatağın bir ucunda Zeynep, diğer ucunda ise Celali vardı. İkisi de işini bitirip geri çekildiğinde Celal'in yaptığı taraf jilet gibiyken, Zeynep'in tarafında ufak dalgalar kalmıştı.

" Oldu mu şimdi, yaptın mı yani? "

Celal yine tek kaşı havada kıza bakıyordu.

" Yatınca yine bozulacak nasılsa, hem ben sabah uyanınca adam gibi düzeltirim ki. "

" Nasılsa bozulacak diye hiçbir şeyi düzeltmeyelim o zaman. Olur mu öyle şey, hem sen bayansın senin bu işlerde benden iyi olman lazım. " Celal tıpkı küçük bir çocuğu azarlar gibi söyleniyordu Zeynep'e. Sonra, Zeynep'in yaptığı tarafı söküp baştan yaparak, ters ters kıza baktı; " Yanlış anlama da çok savruk hatunsun " deyiverdi.

" Ya hayret ediyorum o Şevki sana nasıl sabrediyor! Seninle mümkün değil yaşanmaz! "

Zeynep içeridekileri uyandırmayacağını bilse deli gibi tepinecekti sinirden. Celal'in ise dudakları yine aynı gülümsemeyle kıvrıldı.

CelalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin