Celal - Tezgah

8K 718 102
                                    

Celal o gece dışa vurmasa da aslında içten içe mahcup olmuştu Safiye'ye karşı.

Her şeyden önce, gerçekten bir rahatsızlık duyuyordu Celal kadından ama Mustafa gibi uyanık değildi bu kadın, ona oyun oynadıklarını anlamamıştı. Ve kadın gerçekten üzüldükçe Celal'de bir tuhaf olmuştu. Keşke başında müdahale etseydim diye bile düşünmüştü hatta. Kimse kendisi yüzünden üzülsün istemiyordu, insanların zaten mutlu olmak için çok bir sebebi yoktu şu günlerde...

O gece, belki de ilk defa Safiye kendiliğinden; " Ben artık kalkayım " diyerek ayaklanmıştı. Celal, elindeki ince belli çay bardağını masaya bırakıp kadını yolcu etmişti. Kadın tam kapıdan çıkarken dayanamamıştı Celal;

" Safiye abla " diye seslenmişti. Safiye dönüp yarı hüzünlü yarı kızgın bir yüzle bakmıştı ona.

" Abla yanlış anlama sakın, böyle senden saklıyormuşum gibi oldu ama daha ortada ciddi bir şey yoktu. Ben o yüzden bahsetmedim, hani hatırlarsın geçen de çok yorgundum inan halim olsa anlatırdım. "

Hafif bir tebessümle baktı Celal kadının yüzüne.

" Yok gülüm " dedi Safiye. " Ne olacak; kısmet bugüneymiş, hem Allah hayırlısını nasip etsin hakkınıza. İyi olur inşallah. Oldu, haydi iyi geceler... "

Kapıyı kapattıktan sonra sıkıntıyla iç çekti Celal, sonrada mutfağa diğerlerinin yanına döndü. Bardağında kalan iki yudum çay takıldı gözüne, canı istemedi. Keyfi kaçmıştı. Yavaş yavaş ağrısı başlayan Şevki dikkatle ustasını izliyordu. Daha önce hiç böyle bir durum olmadığı için aslında o da ne diyeceğini pek bilmiyordu.

Bir süre bakışları boşlukta sabitlendi Celal'in, yüzü ifadesiz bir hal aldı. Gözleri dalmış, sakince duran adama baktılar hep birlikte. Kısa süren sessizliği bozan Gökhan oldu.

" Abi, hayırdır? "

" Ayıp oldu kadına be, keşke bu kadar abartmasaydık. " dedi Celal.

Zeynep ve Gökhan şaşkın bir şekilde izliyordu karşılarında duran bu heybetli adamı. Hele Gökhan çok daha garipser bir halde;

" Ya Allah aşkına abi kalkıp da bana Safiye'ye üzüldüm deme şimdi! " diye sordu. Celal'in gerçekten canı sıkılmış olacak ki, uzun zamandır ilk defa kaşlarını bu kadar çatıyor, bir eliyle çenesini sıvazlıyordu.

" Sen " dedi Celal, Gökhan'ın tam gözlerinin içine bakarak. " Birinden hoşlansan, sonra da aniden bunun gibi bir cadı çıksa ben onun sevgilisiyim amca dese gücenmez misin? "

Celal; " Bunun gibi bir cadı " derken dosdoğru elindeki su bardağını evirip çeviren Zeynep'i göstermişti. Zeynep ise mevzunun o kadar ciddiyetinde ve şaşkınlığı öylesine büyüktü ki, Celal'in benzetmesinin üzerinde durmadı bile.

" Yani beni yanlış anlama da Ulubatlı, sende de kaplan görünüşü kuzu yüreği varmış hani. "

Zeynep hafifçe kıkırdayarak söylemişti bu cümleyi, Celal'in bakışları ise bir nebze olsun sertleşmemişti. O an, herkesin bakışları yerinde huzursuzca kıpırdanan Şevki'ye kaydı. Şevki, hafifçe burnunu çekerek; " Ben ayıp olmazsa uzansam biraz " diye mırıldandı. Sesini ne kadar normal tutmaya çalışsa da yüzü karmakarışık olmuştu. Gökhan, Zeynep'in sandalyesinin arkasından geçerek Şevki'ye yardım etti ve onu yatırıp bir güzel odanın kapısını çektikten sonra;

" Geç oldu abi bende sabah nöbete gideceğim, size iyi geceler " diyerek müsaade istedi.

" Dur Gökhan, beraber çıkalım. Ben de Zeynep'i bırakayım " Celal'in sesi son derece emrivaki ve netti. Zeynep'in bakışları ise hafiften Celal'i tersler cinstendi. Kız adeta " Benimde yatıya kalmaya niyetim yoktu zaten! " dercesine bakıyordu.

CelalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin