<16

243 22 39
                                    

-
Artık tam olarak bir sevgili olduğumuz günün üstünden bir hafta geçmişti. Niko daha utangaç davranıyordu. Genelde cıvıl cıvılken artık daha az ve gözlerini kaçırarak konuşuyordu.

Üzülüyordum. Sanırım o bir ilişkiye gerçekten hazır değildi. Daha sevgili olur olmaz onu öpmüştüm, ona düşünmesi için belirli bir zaman tanımamıştım.

Her ne kadar sevsemde ona zorla kendimi sevdirecek değildim. Zaman tanıyacaktım, kendisi kabullendikten sonra kalbim ona sonuna kadar açıktı.

Şu an onun çok sevdiği -ama benim yedikten sonra kusmak istediğim- waffleı yapıyordum.
Bu günü birlikte geçirmek istiyordum onunla. Belki isterse sahile, sinemaya falan giderdik.

Masayı tamamen hazırladıktan sonra kapıya yaslanmış gözlerini ovuşturan küçük bedeni farkettim. Üstündeki ayıcıklı pijama onu olduğundan daha küçük gösteriyordu.

"Bu koku... Tahmin ettiğim şey mi?" Dedi ellerini gözlerinden çekerek. Maviş gözleri esnediğinden dolayı yaşlanmıştı.

"Evet küçük beyim. Tam olarak tahmin ettiğiniz şey." Samimi bir gülümseme bahşetti bana. Kalbimden vuruldum desem inanır mısınız?

"Bu günün sevrisi senden o zaman."

"Servisi olacak o bebeğim."

"Neyse işte."

Cümlemin sonuna eklediğim 'bebeğim' kelimesini dalgınlığına gelip duymadığını düşündüm. Tepkisizdi çünkü.

Ah hayır. Kızaran yanakları onu ele veriyordu. Daha fazla utandırmamak için konusunu açmadım.

"İçecek olarak ne içersiniz bey efendiciğim?"

"Bana bir Türk kahvesi lütfen." Kafasını yukarı kaldırıp konuştuğunda bir kahkaha patlattım.

"Hemen geliyor bey."

Küçük kıkırtısını duyduğumda bayılacaktım şimdi. Nasıl beceriyordu bu kadar tatlı, ilgi çekici olmayı? Ben aşık olmayayımda kim olsun?

ikimizde de kahve hazırlayıp masaya oturdum. Hazırladığım waffleı yemeye başlamıştı bile. Güzel yapıyordum belli ki. Zaten işime gelmeyen şeyleri güzel yapardım hep.

İlk waffleını bitirdiğinde gözleri bana döndü.

"Sen niye bir şey yemiyorsun?"

Aç kalmamak için kendime omlet yapmıştım ama onu izlerken dalmıştım belli ki.

"Aç değilim ben. Sende o zımbırtıyla nasıl doyuyorsan. Öyle çelimsiz bir şeyde değilsin. Gizli gizli spor mu yapıyorsun bakalım sen?" Alayla bakıp göz kırptığımda göğsünü kabarttı

"Sen bir de karın kaslarımı gör!"

"Senin baklavalarım mı var? Hadi canım." Dedim inanmadığımı belli ederek. O minik bedeninde karın kasları nasıl olabilirdi?

"Biraz var! Ama var."

"Görmeden inanmam."

Bir parmağını yanağına sürterek 'pışıık' dercesine bir hareket yaptı. Kim öğretmişti bunu ona?

"Beyefendiciğim. Bu hareketi nereden öğrendiniz acaba?"

"Televizyonda gördüm."

"Sana Türk dizisi izlemek yasak." Dedim gülerek.

Birkaç saat sonra

Sinemaya gelmiştik ve şu an izleyecek film arıyorduk.
Sinema lafını duyar duymaz odasına koşup giyinip gelmişti. Bu kadar seviyorsa, isterse her gün getirirdim onu.

"Ya ne izleyeceğiz ki!" 'Ben seni izleyeceğim, sende ne izlersen izleyebilirsin' diyemedim elbette.

"Romantik filmlerden hoşlanıyorsun değil mi?"

"Hm hm"

"O zaman... Bir Küçük Eylül Meselesi izleyelim mi? Romantik filmlerden pek anlamam fakat benim hoşuma gitmişti."
Filmi izlemiştim fakat yanımda sevdiğim insanla beraber izlemek eminim ki daha güzel olacaktı. Ya da belkide filmi izlemezdim. Sadece onu izlerdim...

-

İnanın daha uzun yazmayı denedim ama daha fazlasını yazamıyorum, yazmaya çalışırken konu ayrı yerlere gidiyor. Ama umarım yinede beğenmişsinizdir.
Bir bölümün kelime ortalaması 400-500 olacak fazlası olmuyor jwbsuzvwuw😭😭

RUSYALI (BXB)Where stories live. Discover now