değerim biçilmiş

8 0 0
                                    

dizlerimi kırmış bekliyordum kılıcı çıkartamayınca bana döndü yumruklarını sıkarak koştu. yanıma yaklaştığında bende hafif yürüdüm koşmanın verdiği sarsıntıyla bir dizimin üzerine bir anda çökerek karnına hançerimle büyük kesik açtım kanlar yüzümün hizasında olduğu için yüzüm ful kan oldu acıyla haykırarak durdu geri döndü biraz yormak istedim bana rastgele savurduğu yumruklarından kolayca kaçabiliyordum yorulmadım bile en sonunda nefes alırken zorlandığını fark edince konuşmak istedim "e yeter artık bitirelim işini değil mi" gülümsedim dizine tekme atar atmaz istekliymiş gibi yere devriliverdi ayağımdan tutunca çekeceğini anladım ondan önce davranarak hançeri kalbine sapladım hançeri geri çektim elimde sertçe tuttum karanlıktaki adama baktım alkışlamaya başladı yavaşça geliyordu "cevap versene kimsin sen" karşıma gelene kadar bekledi aramızda üç veya dört adım vardı "ruh eşin ateşim" ne ruh eşimmi ne saçmalıyordu bu "kristalleri patlatan senmiydin" kafasını ağır ağır salladı benden kat be kat uzundu yüzü keskin hatlara sahipti omuzları o kadar genişti ki önümde durunca arkayı göremedim siyah gömlek giymişti yakasından dört düğme açıktı kollarını yukarı çıkarmıştı saçları önüne geliyordu "sen ne saçmalıyorsun ruh eşim falan, benim ruh eşim yok tamam mı" kafasını salladı dilini damağına vurarak tok ses çıkardı "anlaşılan size daha mektup gelmemiş benimle gelmen gerekiyor" histerik kahkaha attım baya saçmalıktı artık bu "ben kristal krallığa geleceğim yani ASLA seni burada yok ederim hem sen beni nasıl buldun ve bu saçmalığı söyleyecektin, ben bu adamı niye yok ettim" kolunu aman be dercesine salladı "o zaten idam edilecekti sen öldür istedim kötümü ettim yani" çarpık gülüşle bir adım yaklaştı hançerimi önüme aldım "SAKIN yaklaşma kellen uçar" ellerini teslim olur gibi kaldırdı "peki ateşim merak etme mektup sana geldiğinde her şeyi daha iyi anlayacaksın inan bana" yüzümü buruşturdum "sana niye inanayım ben be. söyleyeceklerin bittiyse gideceğim" kaşlarını yukarı kaldırdı derin nefes verdim "seni sonra tekrar bulacağım ateşim kendine dikkat et ruh eşini ne yapsan değiştiremezsin" göz kırptı sonra arkasını döndü geldiği yoldan geri gederken durdu kafasını yan çevirdi "kırmızı yakışıyor ateşim" hı diyerek kalakaldım onu yok etmek isteyen birisine nasıl arkasını dönüyordu büyük cesaret ister. artık şatoya gitme zamanı gelmişti narissa herkesi ayağa kaldırmıştır.

şatoya gider gitmez bütün hizmetkarlar benden korkarmış gibi çıktıkları odaya geri dönüyordu narissa karşıma çıktı bir anda çığlık çığlığa bağırdı "blaze kimi öldürdün elinde kanlı hançer var" elime baktım hançer hala elimdeydi gülümsedim "elimde unutmuşum ya "blaze yüzün kıpkırmızı kan bide kurumuş neler oldu anlat hemen" üfleyerek hizmetkarların birisini çağırdım "bana yardıma gelin yüzümdeki kanlar kurumuş" kafasını salladı hızlı adımlarla ilerledi zephyna bir anda merdivenlerden aşağıya indi beni görür görmez adımı bağırdı "blaze noldu sanamı bir şey oldu" benim için endişelenmesine şaşırmıştım beklemiyordum açıkçası "blaze" kafammı salladım "ablam nerede zephyna" omuzunu silkti "bul ablamı önemli bir şey anlatacağım"

"yani hepimizin karşı krallıktan ruh eşi varmış mektubun gelmesini bekle dedi en son bana" her şeyi en ince ayrıntısıyla anlattım zephyna kafasını iki yana salladı "ben ruh eşi falan istemiyorum" gaia ona doğru döndü zephyna ya nasıl baktıysa zephyna buz kesti bana döndü konuşmaya başladı "doğruluğunu bilmiyoruz bunun kesin olarak öğrenmemiz lazım yoksa işler kötüye döner" başımla onayladım narissa dudağını kemirip duruyordu ona ne oldu dercesine baktım kafasını eyvah der gibi iki yana salladı "narissa ne oluyor" parmaklarıyla oynuyordu kaskatı şekilde etrafa bakıyordu gaia "narissa ne oluyor" derin nefes aldı "bana mektup geldi" ayağa fırladım hepimizin ağzından NE ifadesi çıktı "bu şimdimi söylenir" arkamı döndüm elimi kırmızı saçlarımdan geçirdim kahretsin. kıkır kıkır gülme sesleri geldi arkamı döndüm zephyna, narissa ya bakarak gülüyordu "desenize ilk ikizin gidecek bu şatodan sevindim" afallamıştım zephyna neden bu kadar öfkeliydi bize karşı anlamıyorum. lafları genelde bana oluyordu narissa ayağa kalktı "sevin kardeşim senide göreceğiz" ağzım açık kaldı sadece bunumu söylüyordu benim bu kıza laf söyleme yetisini kazandırmam gerekiyor ablam gaia artık konuşma kararı almıştı "zephyna laflarına çekidüzen vermen gerekiyor şimdi herkes dağılsın akşam yemeğinde hepiniz burada olun" kafamı salladım hışımla arkamı döndüm elimde eldivenlerim olmasaydı alevlerimin çıkacağına adım kadar eminim. odamdaki kristaller yok olmuş odam eskisi halini almıştı yatağın başına oturdum ayaklarımı kendime çektim çenemi dizime dayadım.

bir anda penceremin önünde parıltılar oldu ayağa kalktım hızlıca pencereyi açtım önümde mektup duruyordu. elime aldım hızlıca açtım. okumaya başladım ben okudukça yazılar yazılıyordu.

merhaba ateş ruhu senin ruh eşini belirledim. ben ruhlar kralı senin ruh eşin kristal krallığın ikinci büyük çoçuğu olan kristal ruhu Alment senin ruh eşin budur ruh eşini bul ve görevi tamamla

görevin: gistre çiçeğini bul ve ruh eşine yedir. ha şunu unutma gistre çiçeği zehirlidir ruh eşin Alment bunu atlatabilecek mi atlatırsa evleneceksiniz

ruh eşin ölürse sonsuza kadar ruh eşin olmaz bunu bilmen gerekiyor.

tamam ruh eşimi anladım ama görev ne alaka bunu anlamamıştım Alment onun ismiymiş acaba ona ne görevi verildi. mektubun hepsini okuyunca mektubu yatağın üzerine fırlattım. niye ruh eşimi zehirlemem gerekiyor kim bu ruh kralı. eldivenlerimi dakikalar sürecek uğraştan sonra çıkardım gaia umurumda değil

akşam yemeğine kan kırmızısı kabarık olmayan bel korseli elbise seçtim ayakkabı olarak kırmızı topuklu seçtim, saçlarımı saldım uğraşmak istemiyordum makyajımı tazeleyerek odamdan çıktım kocaman yemek masasında kendi yerimi aldım sadece narissa geç kalmış onu beklemek zorundaydık. beş dakika veya daha fazla bekledik nihayet geldi yüzüne baktığımda gözleri kıpkırmızıydı ağladığı belli oluyordu zephyna ağzını tam açacakken söze girdim "bana mektup geldi" herkesin kafasının bana doğru dönmesine sebep oldum konuşmaya devam ettim "mektubun içerisinde ruh eşimin kim olduğu yazıyordu ve altında görevim" gaia konuştu "görev derken" kafamı salladım "bildiğin görev işte gistre çiçeği varmış onu ruh eşime yedirmem lazımmış falan öyle" narissa nahif sesiyle konuştu "banada kalbinin çaprazını hançerlememi yazmıştı" gaia kafasını salladı "blaze o yüzden eldivenlerini çıkardın her tehditte alevini kullanabilmen için" kafamı salladım yemeğime başladım başkada konuşmadık zaphyna konuşmak istemiş ama her seferinde ablam onu konuşturmamıştı.

yemek bitmişti herkes odasına çekilmişti tam yatacağım sırada penceremin önünde tekrar parıltı oldu mektup tekrar gelmişti pencereyi açtım mektubu aldım açar açmaz okumaya başladım

merhaba ateşim mektubu aldığını biliyorum yarın ölüm uçurumunda ol. adımı öğrendiğini varsayıyorum ateşim...

kimden geldiğini çok iyi biliyordum

ruh eşimmiş peh.


doğanın gücü elementel ve kristallerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin