Büyük numara ♦︎ 14

437 68 77
                                    

Rüzgâr hiç acele etmeden, oldukça sakin bir şekilde çıktı merdivenleri. Misafir banyosuna girdiğinde ceketinin cebindeki neşteri ve şişeyi klozete atıp sifonu çekti. Ardından hiç oyalanmadan tişörtünü, pantolonunu ve baksırını çıkardı. Elindeki eldivene baktı ve burnuna doğru götürüp hafifçe kokladı, keskin koku yok olmuştu. Deri siyah eldivenlerini dikkatlice çıkarıp kenara koydu.

Çıplak bir şekilde soğuk suyun altına girip şampuan ile elini yıkadı ve sudan çıktı. İlk olarak hiç oyalanmadan ve sol elindeki yaraya bakmadan deri eldivenlerini taktı ellerine. Vücudundan soğuk su damlaları akarken Rüzgâr iki dakika önce çıkardığı baksırını giydi ve kenarda duran süs biblosunu alıp arkasını kapıya döndü.

"Daha önce yapmadığın bir şey değil." diye mırıldandı kendi kendine. Ardından bibloyu tam kafasının arkasına doğru götürüp içine derin bir nefes çekti ve bibloyu kendi kafasına sertçe vurdu. Biblo ellerinin arasına parçalara ayrılırken Rüzgâr'ın gözünün önü kararmaya, başı dönmeye başlamıştı. Elini aşağıya doğru sarkıttıktan sonra kendisini geriye doğru bıraktı ve sertçe yere düştü.

.

Poyraz arabasını bahçeye park etti, gözleri ile dikkatlice etrafına bakınmaya başladı. Girişte güvenliğe polis kimliğini gösterip rahatça girmişti. Güvenlik epey gerisinde kalmıştı ve büyük bahçede kimse yoktu. Oysaki birbirine benzer evler yan yanaydı ama biri dışında diğerlerinin ışıkları da yanmıyordu.

Mümtaz Bey'in kapısının önüne gelip kapıyı iki kez çaldı fakat ses gelmedi içeriden. Poyraz kapıya bir kez de eli ile tıklattı fakat hâlâ sessizlik hâkimdi. Dört basamaklı merdivenden inip evin sol tarafına geçtiğinde kaşları çatıldı. "Yine mi sen?" diye fısıldadı ellerini beline koyarken. Önünde Rüzgâr'ın bir hafta önceki arabası duruyordu.

Belindeki silahı çıkarıp kapıya geldi ve sertçe üç kez vurdu. Kimsenin açmayacağına emin olduğunda kapıya sert bir tekme attı fakat kapı açılmamıştı. İkinci tekmesi daha sert olduğunda kapı açıldı. "Ah şu zenginler." diye fısıldadı Poyraz. Çoğu konuda cimri oluyorlardı.

Silahını yüzünün hizasında tutarak ilerlemeye başladı. Salonun ışıklarını açık gördüğünde o tarafa ilerlemeye başladı. Rüzgâr ve Mümtaz'ı orada konuşurlarken görmeyi umut ederken Poyraz'ın gördüğü tek şey ölü bir beden oldu. Hızla bedenin yanına gelip baktı. Alnındaki kanlar kurumaya başlamıştı bile, gözleri diğer kurbanlar gibi korku ve acıyla Poyraz'ın gözlerinin içine bakıyordu. Ağzı bir karış açıktı.

Poyraz cesedi burada bırakıp yürümeye devam etti. Rüzgâr'ın arabası buradaysa Rüzgâr da burada olmalıydı. Poyraz temkinli adımlarla merdivenlerden çıkmaya başladı. İlerideki bir odanın kapısının altından beyaz ışık geliyordu. O tarafa doğru sessiz adımlarla ilerleyip kapının önüne geldiğinde kapıyı sertçe açtı ve silahı içeriye doğrulttu fakat yerde yatan Rüzgâr'ı gördüğünde hızlıca adamın yanında tek dizinin üzerine çöküp elini Rüzgâr'ın şah damarının üzerine koydu.

Nabzı atıyordu fakat normalden daha yavaş atıyordu. Poyraz yerdeki kırık porselene baktıktan sonra Rüzgâr'ın başını kaldırdı ve elini onun başının altına koydu. Şişlik direkt değmişti eline, neyse ki kan yoktu. Silahını Rüzgâr'ın karnının üzerine koyduktan sonra telsizini alıp evin etrafındaki destek ekibinden birkaç kişiyi ve ambulansı çağırdı.

"Rüzgâr, beni duyabiliyor musun?"

Rüzgâr'ın yüzü hafifçe kırıştı, ardından yutkunup başını iyice Poyraz'ın eline bastırdı ve gözlerini açmaya çalıştı fakat başaramadı.

"Tamam, tamam, zorlama kendini." dedi Poyraz onun karının üzerine bıraktığı silahı alıp beline koyarken. "Ambulans çağırdım, gelecek birazdan."

altı kurşun bir iz , GAYWhere stories live. Discover now