2-Kyara Av

2 1 0
                                    

Hiç aklıma gelmeyecek bir gazla, sağ tarafa adımlarımı atmaya başladım.Çatırdayan yapraklara ayaklarımı bastım ve rüzgarın uğultusunu,kulağımdaki çınlamayla bastırdım.Hava gözlerimin içine doluşuyordu,gözlerimi açık tutmak güçtü.Ancak Kayé gayet memnun bir hâlde çimene ayağını basıyordu.Kayé ile aramızda çok uzun olmayan bir boy mesafesi vardı.Her gece sütünü,antrenmanlarını aksatmamış bir zengin kızı gibi gözüktüğünden boyunun uzun olduğunu düşündüm.Ben,eğitim hayatım boyunca boyumdan dolayı hor görüldüğümden dolayı,benden uzun olan bir kızın hayatını düşünemiyordum.Neredeyse bir seksene yakın boyu vardı.Simsiyah saçları,o kadar siyahtı ki parlıyor ve her adımında su gibi dalgalanıyordu.Bembeyaz dişleriyle gülümsediği her an,mavi gözlerinde ışık belirginleşiyordu.Sessizlik içerisinde sağa doğru adımlarımızı hızlandırdık.Ağaçlardan süzülen kurumuş yaprakların çıkarttığı seslerden başka, tek rüzgar sesi vardı.Ağzımı açıp bir soru sormak istedim ancak,kayé'nin böyle bir şeyden rahatsız olacakmış gibi bir havası vardı.Arkadaşlarıyla eğlenen,eğitim gören yaşıtlarımın yavaş yavaş gözden kaybolduğunu anladığımda,kasabada dolaşan ormanın sağ tarafı efsaneleri aklıma çarparken tüm bedenime ürpertiler yolladı."Kayé,oraya vardığımızda ne olacak?"Kız ilerlemeye devam etti.Duygu yansıtmadan konuştu,"Bu kasabanın yemekten daha bol olan efsanelerini bilir misin?"Bir cevap bekliyordum lâkin üstüne bir soru daha aldım."Çok değil."Arkasından yürümeme rağmen Kayé'nin kıkırdadığını fark edebiliyordum."Peki..."dedi.Birşey açıklamaya koyulmuş gibi bir ses tonu vardı,"Hayatımız boyunca avcı olduğumuza inandırılıyoruz.Avlıyoruz,can alıyoruz.Tüm bunlar ne için?bizi birşeye hazırladıklarından eminim."Uzaktan bir kartalın sesini duyuyorum,ya da kartala benzeyen bir ses."bilmiyorum.Ben..."Kayé yerinde durdu ve gözlerimin içine baktı,sonra bir sese odaklanmak istercesine yerdeki çimlere baktı ve susmam için işaret parmağını havalandırdı.Sessiz olmamı istiyordu,kartalımsı sese mi odaklanıyordu yoksa başka birşeye mi bilemiyordum.Sinirlerini kaldırmamak için nefesimi bile tutmuştum,sonra hatırladım ve tekrardan nefes aldım.Alabileceğim en derin nefesi aldım.Fazlasıyla yürüdük ve ben düz tarafa kapılıp,saatler sonra halüsinasyon yaşayabileceğimizi bile düşündüm."Oija'lar efsanesi."dedi Kayé.Kartal sesi sona erdiğinde bakışlarını bana çevirdi ve gülümsedi.Yapraklar artık çatırdamıyorlardı,yumuşak ve enerji doluydular."Ne efsanesi?"dedim merakla kaşlarımı çatarak.Kasabamızda efsanelere doyum olmadığını yeni yeni anladım."Efsane sayılmaz.Nesli tükenmiş hayvan,Oija.Sağda hâlâ var olduklarını söylüyorlar.Buraya gelme nedenim onlar."Şaşkınlığımı gözlerimle yutuyorum,düşen ağzımı kapatıyorum.Nasıl göründüklerini,hangi zamanda var olduklarını merak ediyorum."Bana onları tanımlar mısın?"Bu sefer Kayé mutlu.Önüne dönüyor ve yürümeye devam ediyor.Birşeyler anlatmaktan,öncülük etmekten hoşlanıyor olmalı."Mavi çizgili beyaz topçuklar gibiler.Oija'ları kendimle bağlantılı bulurum.Uzaktan baktığınızda soğuk bir eşsiz gibi gözükür ancak cana yakınlardan pek bir farkları yoktur.Oh, bu arada..."parmağıyla ileriyi işaret ederken kafasını bana dönüp yürümeye devam ediyordu."Bak.Tabela geldiğimizin kanıtı."İşaret ettiği yöne baktığımda toprağa saplanmış ve çimleri ezmiş bir tabela görüyorum,üstüne kazılmış iki kelime var,Kasabamızın adı ve sağ bölge...
"Kyara Sağ Bölge."

Yazıyı okuduktan sonra baş ağrım dünki kaldığı yerden devam etti.Tüylerim diken diken oluyordu,sağ bölge imkansız gibi geliyordu.Küçükken ailem,ormanın ikiye ayrıldığını söylediğinden beri her zaman,ormanın piknik yaptığımız veya yürüyüş yaptığımız 2. tarafında olurduk.Ormanın o tarafı çok kullanılırdı,sabah uzun uzun yürüyerek gittiğim yönün tam tersindeydi.Ben ise şimdi ormanın 1. tarafında yani avcılık tarafında,bu tarafın gidip gidebileceğim en tehlikeli yerlerinden birine ayak basıyorum."Sağdayız."dedi. Sağdayız diye tekrarladım.Kayé elindeki yay için sırtına asılı olan oklara elini uzattı ve bir ok alıp yayla birlikte bana doğru gerdi.Bir an için kalbim hızla attı ancak o gülmeye başladı bende aptalmışım gibi ayak uydurdum."Ailem böyle şeylerin şakası olmaz der.Ama ben özgürüm."Dedi Kayé yürümekten nefes nefese konuşurken.Zengin soylular kısıtlanmaktan başka birşey tecrübe etmezlerdi.İlerlemeye devam ettik.artık orman daha güzel kokuyordu,hava kararmıştı,yaprakların yumuşak dokusu yanaklarımıza çarpıp geçiyordu.Çimenler artık deri ayakkabılarımızı çizmiyordu.Ilık rüzgar esintisi vardı.Burası tam anlamıyla bir doğal efsaneydi,nefret edilemeyecek kadar güzeldi,ancak altındaki gizem neydi?İnsanlar bir yerden boşuna korkmazdı."Daha fazla yürüyemeyiz Maella.Şu sessiz çocuğu bulalım."Anlattığı sessiz çocuk kimdi bilmiyordum,merakta etmiyordum."Dedikleri gibi burada hayvan yok.Kayé bence yanılıyorsun..."Karga sesi,ve ağaçtaki yapraklar yere kapaklandı."Ben asla yanılmam."Bana dönüp gülümsediği sırada aniden yayı gerdi ve havaya fırlattı ancak ok geri yere düştü.Umudunu kesmedi ve okunu yerinden alıp bir daha denedi ancak karga uçuşuyor ve yakalaması zorlaşıyordu.Ok tekrardan çimlere düştü.Ben öylece izliyordum,elimden birşey gelsin istiyordum.Bende asil duruşlu bir okçu olmak istiyordum.Belimdeki Sarı saçlarım en ufak hareketimde dalgalansın,mavi gözlerim ortalığı yaksın istiyordum.Ancak ben Jose avcılık kıyafetlerimle bile orta gelirli bir ailenin herşeyini ortaya koyuyordum.Baş ağrımı görmezden geldim,sırtıma astığım oklardan birini aldım ve yayı gerdim.Kayé'nin yaptığı şeyleri birebir yapmaya çalıştım."Kargayı vur!"diye bağırdı Kayé.Karga ciyaklıyordu ve ağaçlardaki yaprakları dökmeye devam ediyordu.Yapamadım,oku ona yönelttim ancak yapamadım.Baş ağrım gözlerime vuruyordu ve acıyla nefes almaya çalışıyordum."Deniyorum!"Ancak denesem çoktan kargayı vurmuştum.Sürekli bir köşeye uçuyor ve başımı döndürüyor.'Bunların hepsi bir oyunun parçası.'diyorum içimden.Kargalar,insanları oyalarken diğer canlılar rahatına bakar.Gözlerimi kapatıyorum ve açıyorum.Derin nefes alıyorum ve veriyorum.Oku aşağıya yöneltiyorum ve koca gözlerini bana dikmiş ceylana düşüncesizce fırlatıyorum.Ok ellerimden kayıyor,aklımdan en ufak bir düşünce bile geçmiyor.Ceylan benden yalnızca beş adım uzaktaydı. ve şimdi altı adım uzaklıkta.Çünkü yere kapaklandı,öldü,acıyla kıvrandı.Yutkundum,hızla atan kalbimin sesini dinledim."Maella,ilk vuruşunda bir ceylan vurdun!"Kayé yanıma koşarak geldi,mutluluktan ölmek üzereydi.Benden daha mutluydu,ben ise o son kez kırpılan koca gözleri düşündüm.Arkamı döndüm,çimlere akan kanı görmemeye çalıştım.Kayé bana dikkatle bakıyordu,"Başta rahatsız olabilirsin seni anlıyorum,beni eğittiler ve ben alışkınım."Gözlerimin içine baktı,mutlu olmamı bekledi.Yüzümde belirecek bir tebessüm bekledi ancak gülümseyecek son insandım."Evet ben,alışacağım."Kayé omzumu eliyle sarstı ve onu takip etmem için uzaklaştı.Peşinden gittim,gözümün önüne düşen ölü ceylanı görmezden gelmeye çalıştım.Gözümü kapattığım her an kan gördüm."Bize neden yemeyeceğimiz hayvanları öldürtüyorlar?"Kayé omuz silkti.Başımı çevirdiğimde hâlâ ceylanı görebiliyordum,ve her baktığımda canım acıyordu.

...

"Kayé.Dur."Kayé elbette durmadı.Ayağı ormana saklanmış bubi tuzağına takıldı.Çığlığı ayağının ipe takılmasıyla bir oldu.Siyah saçları birbirine girdi.Takıldığı ip ayaklarını sarıp onu ters bir şekilde havada sallandırdı."Maella!"Çok yukarıda değildi ancak çok korktuğu belliydi.Kalbim,bu tarz durumları yeni yeni yaşadığımdan dolayı daha da hızlı atmaya başladı."Bekle!"Hızla nefes alışverişini duyabiliyordum.Soğukkanlı kalmayı seçtim,koşarak Kayé'nin asıldığı ağaca gittim.Tutundum,tırmandım.Her ne kadar kolumu uzatsamda Kayé'nin parmak uçlarına bile dokunamadım.Düşmeyi,ağacın kabuğunun derimi çizmesini göze aldım.Ancak olmuyordu, her ne kadar uğraşamda olmuyordu. Buradan çıkış yok. Onu burada bırakamazdım.Ben öyle yetiştirilmedim.İpe tutunmaya çalıştım,kolumu gerebildiğim kadar gerdim ancak Kayé'nin bundan kurtulacağı yoktu.Nefesimi dengelemeye çalışarak tek elimle ağaca tutunurken,tek elimi cebimdeki bıçağa yönelttim.Ayağım kaydı,bıçağı sımsıkı tuttum.Derin bir nefes aldım,tırmanabildiğim kadar tırmandım.Bıçağın sapının en ucundan tutup ipe yönelttim."Kayé,ipi kessem yere kapaklanıp ölür müsün?"Kayé aşağıdan başını iki yana salladı,yüzü kıpkırmızı olmuştu.Ellerini aşağıya uzattı,hazırlandı.Bıçakla ipi kesmeye başladım.
"Durun!"diye bağırdı bir ses.Bıçağı geri çektim,sesin kimin olduğunu anlamaya çalıştım.Gözlerimi kıstım,nefes almaya çalışırken aşağıya baktım."Ağaçtaki aşağıya in."Boğazımı temizledim.Polis olmamasını umdum.Yavaşça ağaçtan aşağiya kaydığımda sesin sahibine bile bakamadım.Ağaç kabukları ellerimi kesti.İndiğimde benimde aynı anda Kayé'de aşağıdaydı.Hızlıca onun yanına gittim.Çok kötü değildi.Sadece başına fazla kan gitmiş olmalıydı ki bembeyaz yüzü kızarmıştı.Ve yanında ondan çok az uzun olan bir erkek vardı.Sarı saçları,ve mavi gözleri birbirine uyumlu birisiydi.Sesins ahibi oydu ve kollarını birleştirmiş Kayé'yi kontrol ediyordu."Kayé?"diye merakla yüzüne baktım.Biraz öksürdü ve başını iki yana salladı."Ben iyiyim.Avlanmayı kolaylaştıran tuzaklardan biri bu."Hem bana baktı hem de Sarışın çocuğa."Bu Berian Lordan.Aynı özel lisede okuduk."Kayé'nin anlattığı sessiz çocuk buydu.Gözleriyle bunu onaylıyordu.Berian etrafa bakınırken yüzünde,olumsuz bir ifade vardı.Stresli gözüküyordu.Tekrar Kayé'ye döndü ve beni görmezden geldi.Hatta bir an öldüm ve ruhumla buradayım kimse beni göremiyor sandım."Kayé,Kyara Av Binasına çağırılıyorsunuz."Kaşlarımı çattım. Kyara Av Binası mı? Berian'a dikkatle baktım.Birşey açıklamasını bekledim ancak o başıyla işaret edip bizim onu takip etmemiz için sessizliği tercih etti.

Ölümü AvlamakWhere stories live. Discover now