6. BÖLÜM

5K 303 27
                                    

YİĞİT TÜRKOĞLU'NUN ANLATIMIYLA

   Timimle birlikte tayinimiz Hakkari'ye çıkmıştı. O bölgede birkaç göreve gitsek de pek hakim değildik. Görevlerde ilk başlarda bize karargahtaki diğer tim yardımcı olacaktı. Hür timiyle daha önce çalışmamıştık ama zamanla alışırdık diye düşünüyordum.

"Yiğit var mı bir gelişme bir şey bulamadın mı daha?" dedi Aybars.

"Yok. Gerçekten Atakan'ın söylediği gibi bir an hayal gördüm galiba." dedim. Bundan bir sene kadar önce timimle girdiğimiz bir çatışmada esir düşmüştüm. Olay tamamen benim salaklığımdan olmuştu. Çatışma alanında gördüğüm çocukla mevzimi terk edip yanına gitmiştim. Tabii ben düşmanın kucağına atlayınca olan olmuştu. 6 gün boyunca esir tutmuşlardı. Bir yudum su dışında hiçbir şey vermemişlerdi ve işkence görmüştüm. Altı günün sonunda bir teröristin zinciri yanlış bağlamasıyla ordan kurtulmuş ama çok uzaklaşamadan bilincimi kaybetmiştim.

Artık orada tek başıma ölceğimi düşürken yüzüme dokunan parmaklarda kendime gelmiştim. Karşımda üniformaların içinde gördüğüm kişiyi o günden sonra hiç unutamadım. Onu 10 dakikadan az görmüştüm ama aklımdan çıkmıyordu. Ne kadar araştırsam da bulamadım. Herkese sordum ama ona ulaşamadım. En yakın arkadaşlarımdan biri olan binbaşı Atakan'a bile sordum. Onun çevresi çok genişti. Ama kendisi beni kurtaran timde bir kadın olmadığını ve hayal gördüğümü söyledi. Ama hayal değildi. Çünkü üzerime örttüğü ceketi hala bendeydi.

"Aynı noktadayım. Sıfırda." dedim bıkkınlıkla. Ara sıra rüyamda görüyordum onu. Hayatımda sadece 10 dakika gördüğüm birini bu kadar merak etmem delilikten başka bir şey değildi ama kendime engel olamıyordum.

"Komutanım sizi de bu bölgede bulmuşlardı belki burda bulursunuz." dedi Caner. İlk defa mantıklı konuşmuştu.

"Doğru!" dedi Burak.

"Komutanım kusuruma bakmayın ama sizi bir bordo bereli tim kurtarmış. Yani o timde bir kadın olması biraz zor." dedi Zafer. Gözlerimi devirdim.

"Aptal mısın?" dedi Aybars.

"Sorman hata." dedi Hasan.

"İnşallah sana bir gün öyle bir kadın komutan gelir ki yanında nefes almaya çekinirsin!" dedi Burak.

"Orası biraz zor." dedi Zafer. İyi biriydi aslında ama önyargıları onu bu hale getirmişti.

"Çok konuşmayın geldik." dedim ve albayın kapısının önünde durdum. Derin bir nefes aldım ve kapıyı çalıp açtım. Odada bir kişi daha vardı. Görünce kalakaldım.

"Kıdemli Yüzbaşı Yiğit Türkoğlu, İzmir!" dedim şoktan çıkarak. Bütün tim tekmil vermişti.

"Hoşgeldiniz Sancak timi. Tanıştırayım Hür timinin komutanı üsteğmen Ada." dedi albay. Kumral, beline kadar olan saçlarını örmüştü. Gür kirpikleri kahvenin en koyu tonundaki gözlerini daha da belirginleştiriyordu. İlk gördüğüm hali gibiydi. Sadece bu sefer başında kask yerine bordo beresi vardı.

"Hoşgeldiniz." dedi. Kendime gelmeye çalıştım.

"Hoşbulduk komutanım." dedi Zafer. Sanırım Burak'ın duası biraz hızlı kabul olmuştu.

"Yoğun bir bölgedeyiz ki zaten siz de Şırnak'tan geldiniz. Bugünlük görev yok Hür timi eğitim haftasında. Ada üsteğmenim size yardımcı olacaktır." dedi albay. Ada. Bir seneden fazla süredir her yerde aradığım kadının adı Ada'ymış.

       Herkes çıktıktan sonra odada albay ve ben kalmıştık. Bir an önce şurdan çıkıp Ada'yla konuşmak istiyordum. Acaba beni tanımış mıydı?  Tepkisinden anlayamamıştım.

GÖREVWhere stories live. Discover now