1. BÖLÜM

11K 413 79
                                    

"Kaç oldu Emre?" dedim sırtına ayağımla bastırarak.

"116 komutanım!" dedi alnındaki terler yere düşerken. Sabahın erken saatlerindeydik ve hava 5 dereceydi ama askerlerim terliyordu. Çünkü eğitim haftasındaydık ve hepsine üst düzey antrenmanlar yaptırıyordum. Şu anda şınav çekiyorlardı ama bir tane çekip kollar dik bir şekilde 10 saniye bekliyorlardı. Bu şekilde 120 tane yapmışlardı ve haklı olarak çok yorulmuşlardı.

"Hava çok soğuk Muğlalı. Sen alışkın değilsindir. Bak ellerin de morarmış. İstersen seni ege bölgesinde sıcak bir yere yollayalım." dedim.

"Soğuk mu? Baksanıza komutanım terliyorum." dedi gülerek. Soğuk kaslarını daha da geriyordu ki bu işlerini daha çok zorlaştırmaktan başka bir şey yapmıyordu. Ama hala gülüyorlardı. Eh hepimiz deliydik. Ayağımı sırtından çekip Eren'in yanına gittim.

"Sen Antalyalı. Seni gönderelim memleketine ne dersin?"

"Sıcağı hiç sevmem komutanım." dedi Eren.

"Bu kadar soğuk da sevilmez ama. Bırakmak isteyen bıraksın arkadaşlar. Güzel bir tatil yeri ayarlarız ona." dedim. Hepsi çok yorgundu ama bırakmıyorlardı. Bugün eğitimin son günü olmasından dolayı da ekstra yorgunlardı. Adım sesleri duymamla kafamı kaldırdım. Albay postası Hüseyin geliyordu.

"Er Hüseyin Seven, Urfa. Emredin komutanım!"

"Rahat Hüseyin. Ne oldu?" dedim kaşlarımı çatarak. Eğitim haftasında göreve çıkmazdık.

"Albay sizi çağırdı komutanım." dedi.

"Gidin dinlenin, gelince devam edeceğiz!" dedim time dönerek.

"Emredersiniz komutanım!" hepsinin aynı anda gür sesle cevap vermesinden sonra beklemeden albayın odasına gittim. Kapıyı çalıp girdim.

"Üsteğmen Ada Görgülü, Malatya. Emredin komutanım!" dedim topuk selamı verirken.

"Rahat Ada. Nasıl gidiyor eğitim?" dedi Mehmet albay.

"Bugün tamamlıyoruz inşallah." dedim. Memnun bir şekilde gülümsedi.

"Bir haftadır çok yoruldunuz. Böylesine eğitim yapmak yürek ister." dedi.

"Sağolun komutanım."

"Yeni bir tim geliyor. Birazdan burda olurlar. Artık karargahta iki bordo bereli tim olacaksınız. İyi anlaşırsınız zaten size o konuda güveniyorum. Bölge konusunda tecrübeli değiller bu yüzden ortak görevleriniz olacak. Çok iyi bir tim. Sizin gibi başarılarıyla kendilerinden bahsettiriyorlar. Neyse ki onlar askeri kurallara uyuyor! Onları da kendinize benzetmeyin." dedi. Yine konu bize gelmişti ve lafı yemiştik. Bunu her seferinde bıkmadan yapıyordu. Bakmayın böyle dediğine bizi severdi aslında. Sadece biraz bizden bıkmıştı. Çünkü biz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik.

"Hangi tim geliyor komutanım?"

"Sancak timi." kaşlarım havalandı. O sancak timinin komutanıydı. Kapı çaldı ve albay 'gir' dedikten sonra açıldı. İçeriye giren 6 adam arasından dikkatimi sadece o çekmişti. Belli ki o da beni tanımıştı ve çok şaşkındı. Dünya gerçekten çok küçüktü. Ya da belkide bu kaderin ufak bir oyunuydu...

BİR SENE ÖNCE

"Görev belli Hür Timi. Subayımızı onların eline bırakacak değiliz! Gidip alalım." dedim belirtilen koordinatlara yürürken. Bu sabah görev gelmişti. Bir subayımız esir düşmüştü. Altı gündür teröristlerin elindeymiş. Koordinatlar belirlenince hemen yola çıkmıştık. Timiyle çıktığı bir görev sırasında esir alınmış. Timden haber yoktu. Komutanlarının esir düştüğünü ve onu bulacaklarını söyleyip telsizlerini kapatmışlar. Ama belli ki yanlış yerde arıyorlardı komutanlarını. Çünkü onlar göreve Şırnak'ın Suriye tarafına gitmişti ama bize gelen bilgiyle şu an Irak sınırındaydık.

GÖREVWhere stories live. Discover now