22

327 37 55
                                    

"Çocukluğunda ihmal edilmek, yetişkinlikte yaşanan her başarısız ilişkide tekrarlanan bir hikayenin başlangıcıdır. Çünkü sevgisizlik kalbi bir yabancı gibi ortada bırakır."

Kafamın içinde dönüp duran bu alıntı, iğnesi kırılmış bozuk bir plağın cızırtılı sesi gibi içimdeki ses tarafından tekrar tekrar bana okunurken, uykusuzluktan düşmek üzere olan başımı sağ elimin yumruğuna dayamış, çalışma masamın sandalyesinin tepesinde, hemen karşımdaki yatağımda yatan Minho'yu izliyordum.

Hala uyanmamıştı. Verdiğim ağrı kesicilerin etkisiyle uyanamıyordu belki de. Geceden bu saate kadar geçen her dakika git gide daha da kötüleşen yaralarının acısını dindirmek için daha fazlasına ihtiyacım vardı fakat elimdekilerin yapabildiği tek şey onu uyutmaktan ibaretti. Bu bir bakıma iyiydi çünkü vücudunun uyuyarak dinlenmesi iyileşme sürecini hızlandıracaktı.

O kadar karmakarışık duygular içerisindeydim ki, kendi kafamın içinde konuşurken bile ne söyleyeceğimi bilemeyerek susuyordum. Daha doğrusu kafamdan geçen milyonlarca düşünceden hangisinin düşünmeye daha değer olduğuna karar veremiyor, hepsinin bir gölge gibi üzerime çullanmasıyla birlikte boğularak hepsinden kaçmaya çalışıyordum. Sonuç olarak saatlerdir ne yapacağını bilemeden öylece oturuyor, birkaç saat önce yaşananların şokunu üzerimden atmaya çalışarak Minhonun uyanmasını bekliyordum.

Chan gitmişti.

Gitmesini istememiştim. Yüzündeki ifadeye baktığımda Minhonun vücudunda ne kadar yara varsa, onunda yüreğinde o kadar yara olduğunu görebiliyordum. Yaptığından pişman olduğu çok açıktı. Ama derinlerde bir yerde pişman olmayan çok küçük bir yanın olduğunun da farkındaydım. Bu beni korkutsa da olayların perde arkasına olmayan hakimiyetim yüzünden tepkimi göstermekten çekinerek mevzuya güvenli mesafeden yaklaşmak gibi bir amacım vardı. Yaptığı şeyi her ne kadar onaylamasam da kavga ederken aralarında geçen muhabbetin bizi bu duruma getiren asıl konu olduğunu anlamıştım.

Mevzu Chan'ın annesiydi.

Minho ondan bahsederken Chan çok sinirlenmişti.

Minho Chan'ın annesinin kim olduğunu biliyordu ama bu zamana kadar kim olduğunu Chan'a söylememişti.

Ve bir de ben vardım tabii ki.

Aralarında paylaşamadıkları iki şeyden biriydim.

Sırlar ve ben.

Chan ile aramızda olan çekimi her zaman biliyordum ve bu gece onun bana karşı hisler beslediğini öğrenmek sürpriz olmamıştı elbette. Ama Minho...

Açıkçası şaşırmıştım. Beni seviyor olmasına değil ama. Birini sevebiliyor olmasıydı şaşırdığım şey. Onu gördüğüm ilk günden beri kafamda beliren tek tanım narsistti. Empati yoksunu oluşu ve kendini her zaman ön planda tutuyor olması, başka birine karşı duygusal bir şeyler hissetmesinin önüne geçecek en büyük problemlerden ikisiyken onun bana aşık olması...

İşte bu noktada yine kafamın içinde dönüp duran alıntıya geliyordu mesele. Çocukluğunda ihmal edilen yetişkinlerin, her zaman başarısız ilişkiler içinde kaybolması yaşanan sürecin doğal bir akışıydı. Yani demek istediğim belki de bana aşık falan değildi. Ailesi tarafından şimdi bile çok değer görmediğine bizzat şahit olduğum bu koca adamın, bir sevgiliye değilde belki oturup onu dinleyecek birine ihtiyacı vardı ve bu kişinin ben olduğuma inandırmıştı kendini.

Uyku düzenini sağlıklı düzeye çekmek için Chan ile kurduğumuz bu iletişimi kıskanmış, bu yüzden bana aşık olduğunu sanarak Chan'a düşman kesilmiş olabilirdi.

Ya da bilmiyorum... Belki de dümdüz seviyordu işte.

Onun yatakta acıyla mırıldanırcasına inlemesiyle hızlı bir şekilde oturduğum yerden kalkıp yanına gittim. Dişlerini sıkarak acısını dindirmeye çalışıyor ve böylece yüzünde oynayan her bir kasla birlikte daha da acıyan canını daha fazla yakmaktan başka bir şey yapmıyordu. Elimi alnına koyarak yüzüne gelen terden alnına yapışmış saçlarını geri ittirerek kafamı ona doğru eğdim.

GHOST/ BangchanDonde viven las historias. Descúbrelo ahora