10

467 48 86
                                    

O günün akşamı Sohyun ile beraber NYS otelin restoranında yemek yemek için buluştuk. Bu gece hesapları ben ödüyordum. Genelde bunu iddiaya birimizden biri girip kaybettiği zamanlarda yapardık fakat o gece iddiaya girmemiş olsak bile Sohyun haklı çıktığı için kendim gönüllü bir şekilde ısmarlamaya karar vermiştim yemeği.

Sohyun halinden o kadar memnundu ki bütün gece boyunca benimle dalga geçerek eğleniyor ve beleş yemeğin tadını çıkartarak etrafa gülücükler saçıyordu.

-BEN SANA DEMEDİM Mİ? BU KARDEŞİNİN HAKSIZ ÇIKTIĞI NEREDE GÖRÜLMÜŞ? LAFIMI DİNLİİCEKSİN!

Alkolün de etkisiyle bağırarak konuştuğunda sessiz olması için işaret parmağımı dudaklarıma götürdüm. Yakınlarımızdaki birkaç masadan bakışlar üzerimize dönmüştü bile.

-Sessiz ol. Bağırmana gerek yok.

Sesini alçatmak zorunda kaldığı için onu duyabilmemden endişe ediyor olmalı ki masada öne doğru eğilerek bana yaklaştı.

-Haksız mıyım? Bak! Yine doğru bildim. Hatta şundan da eminim. Deli komutan sana karşı boş değil. Bu da çıkacak. Göreceksin.

İç çektim.

-Bilmiyorum. Doğru düşünüyor olabilirsin.

-Nasıl yaniii!?

Tekrar sesini yükselterek konuştuğunda sessiz olması için sert bir bakış attım.

-İma ediyor işte. Doktorsun diye hastana aşık olamaz mısın gibisinden bir şeyler sordu bugün. Anlamıyorum sanıyor ama salağa yattığımın da farkında değil.

Sohyun sırıttı.

-Deli komutana bak be! Üç görüşte yakmış sana abayı. Ama sana bir şey diyeyim mi? Salağa yattığını fark ediyor bence. Öyle bir şeyi anlamamak mümkün değil. Sadece senin üzerine gelmek istemiyor olabilir. Ama eğer hislerini göstermekten de kendini alamıyorsa...ehehehe. Naptın kız koskoca adama üç beş seansta! Deli komutan sana gerçekten deli divane olmuş.

Göz devirdim.

-Abart! Daha fazla abart yalvarırım.

Sohyun beni gıcık etmeninde verdiği keyifle sırıtırken bardağımı alıp içmek için dudaklarıma götürdüm. Tam bu sırada telefonum çalmaya başlayınca bardağı geri masaya bırakıp telefonu elime aldım. Arayan kişinin kim olduğunu söylemeye gerek yoktu sanırım.

Ben ekrandaki 'Deli Komutan' yazısına bakarken Sohyun şaşkınlıkla gözlerini büyüttü.

-Açsana!

-Boşver.

-Ne demek boşver!? Açıp konuş işte!

-Bugün beni hem azarladı hem de resmen odasından kovdu. Onun orda ağzının payını verebilirdim ama yine de insanlık edip sakin kaldım. Ama ben yüz verdikçe astarını istiyor. Elinde oyuncak etti beni. Bir kızıyor, bir küsüyor, bir sevgi pıtırcı-hayı-Alo Chan?

Ben kendimce serzenişte bulunurken Sohyun daha fazla dayanamayarak uzanıp aramayı benim yerime cevapladığı için mecburen konuşmayı kesip telefonu kulağıma götürmek zorunda kalmıştım.En ölümcül, en şeytani, en cehennemden gelen azapları içeren bakışımı attım Sohyun'a.

-Alo? Müsait misin?

-Şey pek sayılmaz.

-Ah! Kusura bakma...Sen...dışarda mısın? Müzik sesi geliyor sanki?

-Evet. Bir arkadaşımla yemeğe çıktık da...

Sohyun dudaklarını oynatarak "Söyle o da gelsin" dedi. Onu görmezden gelmeyi tercih ettim.

GHOST/ BangchanWhere stories live. Discover now