kralsız krallık

31 3 2
                                    

Güzellik uykumdan sıçrayarak, büyük bir gürültüyle uyandım. neler olduğunu anlamaya çalışarak etrafıma bakındım daha neler oluğunu anlamadan, beni uyandıranın kristal patlama sesi olduğunu fark ettim. tam çıkacakken kulaklarımı acıtan sese baktığımda penceremden duvara kadar uzanan kılıç gibi keskin kristal çıktı, çığlıkla yere oturdum. nefes almaya çalışarak ayağa kalkar kalkmaz penceremden bir daha patlama oluştu hızlıca karşımdaki duvara kadar uzanan kristalin altından geçerek kapıya ulaştım. bütün şato çığlıktan inliyordu telaşla kapıyı açıp dışarı çıktım hizmetkârlar çığlık çığlığa koşuşturuyordu, bir an babamın pelerinini görüp babama seslenerek koştum. "baba! neler oluyor. bekle" babam sesimi duyar duymaz durdu hızla bana döndü, bende soluklanarak yanına ulaştım. öksürerek "baba ne oluyor odamda kristal var az kalsın beni kesiyordu" babamın gözleri büyüdü "ateş elementinin peşindeler. kızım şatonun dört bir yanını alevlerle kapla sonra herkesi metal odalara alacağım, en azından askerler giremesin" kristaller odamdan patlayarak çıktı bana doğru geldiğini fark edince babama döndüm "kristal krallık bize savaş mı açtı" babam hızlıca kafasını salladı yana eğilip bağırdı "blaze koş ve dediğimi yap" kendimi toparlayıp koşmaya başladım. bir yandan her bir yanı alev altına almaya çalışıyorum bir yandan koşuyordum. ellerimi iki yanıma açtım avuç içlerimden alevler yükseliyordu kollarımı yukarı kaldırdım. alevlerin yükseldiğini, basan sıcaklıktan hissediyordum kollarımı indirip var gücümle koşmaya devam ettim önümde kristaller vardı bir eğiliyordum bir zıplıyordum ve çok yoruldum. sonunda merdivenlere ulaşmıştım iki basamak atlayarak iniyordum, metal odanın kapısını görür görmez şifreyi girdim içeriye daldım. odaya baktığımda cüce hizmetkarlar bir tarafta kardeşlerim bir taraftaydı. sadece babam ve annem eksikti kardeşlerimin yanına koştum hepsine birden sarıldım "n'olur bana birisi neler olduğunu anlatsın babam bana şatonun etrafını alevlerle kapla dedi sonra kayboldu" ablam bizden uzaklaştı duvar dibine oturdu dizlerini kendine çekti ellerini kendine sarıp kafasını ellerine yasladı "narissa, zephyina neler oluyor" nerissa bir anda ağlamaya başladı ellerini belime sardı kafasını omuzuma yasladı, ellerimi ona sardım "şşşt bebeğim tamam ağlama" zephyina'ya baktım kabullenmiş şekilde kafasını salladı derin nefes aldı anlatmaya başladı "annem yanımıza geldiğinde daha savaş başlamamıştı kahvaltı masasına oturdu kristaller gelmeye başladı babam hemen herkesi buraya gönderdi annem bizi korumaya çalışırken kristal tam kalbine saplandı yani herhangi bir yerini çizse dair yok olurdu bu kristaller zehirli biliyorsun. sonra babam senin yanına geldi çünkü onların tek istediği ateş ve su seni ve nerissa'yı istiyorlar" o yüzden babam hemen benim olduğum kata geldi ben odamdan çıkmasaydım belki de su anda ölmüştüm. "yani annem yok mu oldu" narissa'yı zephyina' teslim ettim metal odadan çıkıp babama bakmaya gidiyordum babamın yok olmamış olmasını dileyerek yukarıya koştum "baba! neredesin!" adeta çığırıyordum şatonun her tarafını gezdim umutsuz ve üzgün şekilde metal odaya giderken bir odadan ses duydum "hey senmisin?" hemen alevlerimi ellerimde hazırladım "sen kimsin çık yoksa yanarsın" yavaşça duvarın arkasından çıktı "emrinizdeyim prensesim" tuttuğum nefesimi bıraktım alevlerimi avuçlarıma geri gömerken "sen miydin elvina., korkuttun beni" kafasını eğdi "ne oldu elvina" geri adımlar attı neler olduğunu kestiremiyordum "kralım." alevlerim kendiliğinden çıktı ellerimi yumruk yapsam da alevlerimi göndermeye çalışsamda olmuyordu "elvina ne oldu kralımıza çabuk söyle" geri adım atmaya devam etti "size koş dedikten sonra yok oldu sizi yok etmeyi planlayan kristaller kralımızı yok etti" geriye sendeledim kahretsin kendimi kontrol edemeden alevlerimi her tarafa atmaya başladım hizmetkar elvina koşarak uzaklaştı en ise hala ağlayarak bağırarak ateş saçmaya devam ediyordum "kahretsin nasıl bunu fark etmem. nasıl" etrafıma alevlerimi daire şeklinde oluşturdum parmağımı yukarı hızlı hareketle kaldırırken alevlerimde benimle birlikte büyüdü. dizlerimin üzerine çöktüm kambur şekilde oturdum. gözlerimi açtığımda alevlerimin arasında narissa yı gördüm kendine sudan kalkan yapmış yanmadan gelmeye çalışıyordu "narissa gelme" onu da yakacağım. burada alev alacak "ben alev almam blaze su kalkanım var" aklımı okumasını bazen nefret ediyorum "hayır aklını her zaman aklını okuyacağım" "kes şunu narissa" "alevlerin bana yaklaşıyor blaze çek şunları" alevimin ona yaklaştığını fark etmemiştim bile ona giden alevlerimi avcumun üzerine topladım.

"blaze" "ne var" her an ağlayacak gibi görünüyordu "biz kralsız krallık mı olduk" yavaşça kafamı  salladım alevlerim yine ellerimi hücum etmişti. üzüldüğümde, sinirlendiğimde veya endişe duyduğumda ellerimdeki alevimi kontrol edemiyordum "blaze ablam seni bulmam için göndermişti konuşma yapacakmış haydi" kafamı sallamakla yetindim ayağa kalkıp üzerimi değiştirmeye yani kristalli odaya gittim.

üzerime koyu kırmızı elbise giydim prenses elbisesi ne kadar şatafatlı olabiliyorsa o türdendi acayip kabarık taşlı elbise, saçlarımla uyumluydu. koyu kırmızı saçlarımın ön kısımlarını arkama toplamıştım tacımı takmış günlük makyajımı kırmızı yoğunluklu makyajımı yapmıştım herkes yas tan çıkmış kardeşlerim normal hallerine dönmüştü üzüntümüzü içimizde yaşamaya devam edecektik ve o üzüntü hiç bir zaman bitmeyecekti.

konuşma için bahçeye çıktım bir sürü oturmak için alanlar vardı ne ara konulduğu ile ilgili hiç bir fikrim yoktu. yer yer doluydu ablam yani gaia kahve rengi elbisesi, tüm güzelliği ile dik başıyla tam karşılarında duruyordu yanında en küçüğümüz zephyina turkuaz elbisesiyle kıpkırmızı gözlerle duruyordu buruk tebessümle herkese selam verdim, ablam gaia nın sağında durdum. bir, iki dakika sonra ikizim narissa geldi masmavi elbise giymiş mavi makyajını eksik etmemişti dik duruşu ile yanıma yürüdü. etrafa bakındığımda çoğu alan dolmuştu tek tük boş yerler vardı. narissa yanıma geldi halkına selamladı, ablam gaia boğazını temizledi derin nefes alarak konuşmaya başladı.

"halkım hoş geldiniz." bir alkış "biliyorsunuz ki ..." 

doğanın gücü elementel ve kristallerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin