Chapter 2: Hello Hogwarts.

89 12 16
                                    

Sen yalnız senken sensin.
Burada kalamazsın
Ve
Başa dönemezsin
Gitmek zorundasın.

- of not being a jew / ismet özel

Odada yankılanan bir ses vardı fakat uykumun yoğunluğundan dolayı gözlerimi dahi açamıyordum.
Beyaz battaniyemi kafama kadar iyice çekmiştim. Sesi duymamak için yeterince verdiğim çaba boşaydı. En sonunda kalkma kararı verip, üstümden battaniyeyi attım.

Huysuzlana huysuzlana camın önüne gittim.
Tahta camın önündeki baykuşu görünce dudaklarımda ince bir sırıtış ile baykuşa baktım.

Camı açıp, baykuşa yöneldim. Siyah tüyleri vardı, her tonlarını barındırıyordu. 
Dikkatimi hızlıca baykuşun ağzında duran kocaman zarf çekti.
Büyük bir hevesle mektubu aldıktan sonra, baykuş görevini tamamlamış gibi gidivermişti.

Üstündeki tozları sildikten sonra mektubu inceledim. Arkada benim adım ve adresim yazıyordu, eskitme bir mektuptu. İçimi dolduran memnuniyet duygusu ile kırmızı mühürü kaldırdım. Büyük bir gerginlik ile kâğıdı içinden çıkarıp, gözlerimi hızlı hızlı gezdirdim.

Ve bingo. Plan işe yaramıştı.

Hızlıca odamın kapısını açıp merdivenlerden indim, atlamışta olabilirdim fakat neyse.
Bayan Rosier, sallanan sandalyede kahvesini içiyordu. Beni görünce gülümsemişti.

Beni gereğinden çok sahiplenmişti. Bir çocuğun görmesi gereken tüm anne ilgisini vermişti fakat beni büyük bir incelikle eğiterek. Hiçbir zaman çizgiyi aşmamıştı. Sonuçta kendisi annem değildi. Yine de ben onu annem olarak görüyordum. Sonuçta annem yoktu.

Bunun eksikliğini hissediyor muydum? Uzun süredir hissetmiyordum çünkü tek hissettiğim babamı özlediğimdi.

"Günaydın Hilda."
"Günaydın Bayan Rosier."

Boğazımı temizleyip, elimdeki zarfı uzattım.

"Hogwarts mektubum geldi. Ama.. Brunhilda Grindelwald olarak değil tabii ki."

Dediklerim ile Bayan Rosier uzattığım zarfı aldı. Yüzünde gerçek bir gülümseme vardı.

"Her şey hazır Hilda. Ama.. Emin misin? Reddetme şansın var. Bunu sırf sen istedin diye yapıyoruz."

Dümdüz, hızlı, kesin bir şekilde konuştum.

"Gideceğim."

Bayan Rosier, kendisine engel olamadı. Bir anda beni kendine çekip sarıldı. Hiçbir zaman, asla söylemesem de Bayan Rosier'in çok sevdiğim gül kokusunu içime çektim. 

Babamı kaybettikten sonra tek tutunduğum şey bu kadındı. Birbirimize bağlıydık çünkü ikimizde birbirimize bakınca aynı kişiyi, babamı görüyorduk.

"O zaman Hilda, sen kahvaltını yaparken bende sana okuldan ve yeni 'kimliğinden' bahsedeyim.."

Duyduğum ile sırıtarak başımı salladım.
Yemek masasında kahvaltımı yaparken büyük bir merak ve dikkatle Bayan Rosier'i dinliyordum.

"Şimdi Brunhilda. Orada kullanacağın kimlik hakkında sana bütün ayrıntıları vereceğim fakat ilk önce kahvaltını bitir. Mm, okul dönemimde olan etkinlikler sırasında Hogwarts'a gitmiştim. Çok büyük bir yer. Fazla tablolar, merdivenler var.
Dört tane bina var. Gryffindor, Ravenclaw, Slytherin ve Hufflepuff. Tahminlerim üzerine sen Ravenclaw veya Slytherin olursun."

Dikkatlice dinlerken aynı zamanda her şeyi kafamda not almaya çalışıyordum.

"Şu anda Hogwarts'ta torunum okuyor."

who is she? / barty crouch jr.Where stories live. Discover now