~13~

42 4 0
                                    

~Kadın; hayattaki en mükemmel enstrümandır. Ama ne yazık ki, her erkek, nota bilmez.~

-

Uykumun derinliklerinden çalan telefonumla gözlerimi araladım. Telefonumun nerede olduğunu bilmezken yatağımdan esneme hareketleri yaparak kalktım. Komidinimin üstündeki dijital saate baktığımda 13.27'ydi. Bu saate kadar uyumam büyük bir başarı nasıl oldu da uyandırmadılar beni.

Telefonum susunca ekrana baktım Didem cadısı aramıştı. Gözlerimi devirerek kalktım. Şuan onunla konuşarak sinirlerimi bozamam.
Dün ne olmuştu da bu kadar uyumuştum. Merdivenlerden inerken içerden sesler geliyordu.

İçeri girdiğimde Ercü, Adnan, fatih ve bizim kızlar konuşuyorlardı. Ercü...
Erdem abi öldü. Şuan yeni aklım başıma geldi. Gözlerim dolmaya başladı. Ercüment direk yanıma koşarken Adnan ayağa kalkmıştı sadece.

"Melis lütfen sakin olur musun? Biliyorum çok kötü birşey birinin ölmesi ve o birinin baban gibi olması gerçekten kötü. Ama takdir-i ilahi bu. Olacak birşeydi. Kendini harap etme."
Kafamı hala inanmak istemezcesine salladım.

"Nerede o, mezarına gideceğim." dediğimde Ercüment'e baktım direk. Bakışlarını benden kaçırdı.
"Şey...Melis...O gitti yani gitti derken yurt dışında bir yerdeymiş mezarı. Yani çoktan gömülmüştür." kafayı yicem ya. Bunu nasıl yaparlar? Uzak bir yere nasıl götürürler. Hızla kafamı sallayarak yerden kalktım. Ercüment beni kolumdan tutarak durdurmak istesede ben sinirle kolumu çektim.

Dilara ve Ela yanıma gelerek kolumun altına girdiler. Onlara birşey demeden merdivenlerden çıkmaya başladık.
Odaya girdiğimde kendimi armut minderime direk attım. Fazla yürümeye halim yoktu artık. Dilara önümde dizlerinin üstünde çöktü ve yanaklarımı tuttu. Biraz bana baktı ve sonra yanaklarımdan öperek sıkıca sarıldık.

Ela böyle şeyleri pek sevmesede o da benim arkamdan sarıldı.
"Kızlar..." bir hıçkırık. "İyi ki varsınız." ve bir de iç çekiş.
"Şşşt. Tabiki de varız o nasıl söz." bunu diyen tabiki de Dilara'ydı. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Unutmak istemesem de alışmam gerekiyor bunu biliyorum.

Ayağa kalkarak yatağıma ilerledim. Biraz daha uyusam fena olmaz aslında.

Kapı açıldığında Adnan'ın bakışları ilk beni buldu sonraysa bizim kızları. Zil çaldığında Dilara ve Ela ayaklandı.
"Biz kapıya bakalım." diyerek çıktılar.
Yatağımda biraz doğruldum.
"Konuşmak ister misin?" gözlerimi kapatarak düşündüm. İstiyor muyum? Belki, evet.
Boğazımı temizledim.
"Olur." yanımda biraz yer açarak yanımı gösterdim.
"gelmek ister misin?" tebessümle yanıma yerleşti.

Sırtımızı yatağın başlığına koyarak karşıya baktık.
"Nasıl hissediyorsun?" derin bir nefes aldım.
"Nefes almakta zorlanıyorum aslında. Sanki..." biraz düşündüm. "Babam gibi gördüğüm adamı kaybettim. Bundan daha kötüsü babamı kaybetmek olurdu. Şimdi babamı da kaybetsem aynı duyguları yaşarım. Ben bu yaşadığım duyguları anlatamıyorum ya. Kötü..." kafamı salladım. "Çok kötü." gözümden bir damla yaş aktığında silmeden kafamı Adnan'ın omzuna yasladım.

"Biliyorum diyemem. Ama senin şu halini görünce nedense yaşadığın acıyı bende yaşıyormuşum gibi hissettim. Benimde." elini kalbine götürdü. "Kalbim acıdı." şaşkınlık beni ele geçirsede birsey demedim.
"Mesela şuan bende senin gibi şaşkınlık yaşıyorum. Bunları nasıl söyledim bilmiyorum ama doğru olan bu benimde canım yandı kalbim acıdı." başımı kaldırarak gözlerine baktım. Ama hiç bir şey göremedim. Düz bakıyordu. Sözleriyle bakışları ters orantılıydı.

"Dediklerinde neyi ima ettiğini çözemedim. Beynim çorba misali diyebilirim. Hala da uykum var zaten." Adnan ortaya kısa bir gülüş atarak konuşmak için dudaklarını araladı.
"Ben sana biraz uyku hapı vermiş olabilirim." ağzım O şeklinde açıldı. Ne demek uyku hapı vermiş olabilirim.

Aşk Yenidenحيث تعيش القصص. اكتشف الآن