Odaya geçtiğimde kızımı yatağa bıraktım özenle. Ayaklarını ve ellerini kıpırdatıyor. Bu hâline gülümserken ayak üstü şirinlikler yaptım kızıma. O sırada beni terleten şalımı çıkardım başımdan. Bebeğim tatlı sesler çıkartarak gülüyordu. Yerim yerim.

Hırkamın fermuarını indirip biraz zorlanarak çıkardım hırkamı üzerimden. Gevşeyen tokamı saçlarımdan çekip aldım. Dağıttım saçımı. Rahatladım.

"Uykumuz mu var, karnımız mı aç, yoksa mis gibi mi kokacağız?" dedim kızımla konuşarak. Gözleri bende gülüyordu. Saçlarımı elimin tersiyle savurup güldüm kızımla birlikte. Senin yanında hep güleceğim, bebeğim.

Yatağın kenarına oturdum. Sol kolumla kızımı yataktan alıp kucağıma oturttum. Gözlerimi yüzüne çevirdiğimde gözlerini bana dikmişti. Yüzünü çevirmeden bana bakıyordu. Tatlı hâline dayanamayıp öptüm başından. Minik elini göğsümün üzerine getirdi. Güldü bana. Dişleri de yok. Ya ben yiyim mi seni?

Sol kolumda yattığı için elim omzumdaki elbise ipine uzanmıyordu. Sol omzuma yaklaştırdım dudaklarımı. Dişlerimin yardımıyla ipi indirdim omzumdan. Bebeğimi emzirmeye başladım. Çok tatlı emiyordu. Gözlerim sağ koluma kaydığında boğazım düğümlendi. Gözlerim yaşardı birdenbire. Hep böyle kalacak değil mi? Kolum yerine gelmeyecek.

Güçlü durmalıyım. Kızım ve kocam için, ailem için güçlü durmalıyım. Ne olursa olsun şükretmeliyim. İmtihanda olduğumu, bu dünyanın gelip geçici olduğunu unutmamalıyım. Bebeğim de var. Çok şükür ona bakabiliyorum. Zorlandığım yerde Çağlar yardım ediyor. İyiyim ben.

Gözlerimi kırpıştırıp gülümseme yerleştirdim dudaklarıma. Başımı kızıma çevirdiğimde iştahla emiyordu hâlâ. Kokusunu içime çekerek öptüm başından sayısızca. Ayşegül'üm.

Kapı açılma sesiyle başımı arkaya çevirdim. Kapı arkamda kalıyordu. Çağlar'ın gelmiş olmasını istedim ama gelen babaanneydi. Yanında anneannem var. İçimde burukluk yaşasam da şaşırdım.

"Kapıyı çalmadın, dünür." dedi anneannem fısıltıyla. "Rumeysa müsait değildir belki."

"Bir şey olmaz, Asiye. Gel, soluklanalım biraz. Merdiven öldürdü beni."

Beni fark ettiklerinde anneannem konuşmaya başladı. "Yavrum emziriyor muydun? Rahatsız etmedik değil mi?" dediğinde gülümsedim.

"Arkam dönük, anneanne. Daha uyumadı. Geçin, oturun."

Babaanne yatağa kurulurken anneannem, dünürünün yanına oturup arkasını döndü tamamen. Canım anneannem. Nasıl da sakınıyor.

"Ne bakıyorsun sen ona? Utanmaz o. Rahat ol, dünürüm." dedi babaanne rahat tavırda. Gözlerimi kapatıp sakinleşmek istedim.

"Olur mu öyle şey, Fidan. Mahremiyet diye bir şey var. Erkek yok diye her şeyi çarşaf gibi açacak mıyız? Burası Muhammet Çağlar'ın odası. Yatak odaları olsa girmezdim."

Ah anneannem. Herkes senin gibi olsa.

"Neyse ne... Bu kız çok kuduruk. Yeni doğurdu, kocasıyla baş başa kalmak için zaman kolluyor. Torunum da uyuyor ona. Benden söylemesi yakında hamile haberini alırız."

"Alırsak Allah'a şükrederiz, dünür. Ailemiz büyüyor, deriz. Aferin güzel yavruma. Kocasına cilve, naz yapsın. Bebeğiyle kocası arasındaki dengeyi sağlasın." dedi anneannem. Başımı çevirip sol omzumun üstünden baktım anneanneme.

"Cilve de yaparım naz da yaparım." dedim gülerek. Güldü, anneannem. Babaanne çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Yerimde kıpırdandım şöyle bir. Gözlerimi babaanneye çevirdim. "Çağlar'ım çok sever bu hâlimi."

Kar TanemWhere stories live. Discover now