2. BÖLÜM GERÇEKLER

30 4 18
                                    

"Aydoğa iyi misin?" diyen Kemal Bey'in sesi uğultulu geliyordu. Hızlı nefes alışverişlerimden başka hiç bir şey duyamıyordum. Ayakta olduğum için elimi koltuğa doğru uzatmaya çalıştım. Tam o sırada Kara koluma girdi ve bir elini belime koydu.

Çok pardon da benden izinsiz kimse bana dokunamazdı. Ani bir sinirle omuzundan onu ittirdim hiç bir işe yaramamıştı ama ellerini üstümden çekmişti en azından. Galiba rahatsız olduğumu anlamıştı.

Kara'dan kurtulduktan sonra odadan çıktım. Asansör beklemek yerine gözüm merdivenlere ilişti ve hızlı adımlarla merdivenlere doğru yöneldim. Merdivenlerden inmek hiç doğru değildi ama asansör bekleyeceğime merdivenlerden inmek daha mantıklıydı. Tabi şuan mantığım ne kadar iyi çalışıyorsa.

 Şirketten çıktıktan sonra ciğerlerim temiz hava ile buluştu. Biraz sakinlemiştim ama ellerim titriyordu hem de çok fazla. Küçüklüğümden korktuğumda hep ellerim titrerdi. Bakışlarımı başka yöne çevirmiştim ki , bir çift siyah gözle karşılaştım. Kara hızlı adımlarla yanıma doğru yaklaşıyordu. O daha çok yaklaştıkça eski anılar beynime hücum etmeye başlıyordu.

                                                               2017 mayıs ayı

"Üniversite sınavına az kaldı Kara!" Canım sevgilim artık ders çalışmak istemiyorum diye söylenmeye başlamıştı.

"Sınava bu kadar az kalmışken çalışmayı bırakamazsın" dedim. O da "Canım biliyorum ama ders çalışırken daralıyorum sende beni anla". Bir şekilde ikna etmem lazımdı çünkü çok ciddi görünüyordu. "Kara seninle konuşmam bak ona göre". Bundan daha iyi bir çözüm düşünememiştim hem ben Kara'ya küsemezdim ki o da onunla konuşmamama dayanamazdı. O yüzden her şekilde kazanan ben oluyordum. 

"Beni böyle tehdit edemezsin Aydoğa Hanım". Bana her Aydoğa Hanım dediğinde komiğime gidiyordu." Hep böyle gül tamam mı? Çünkü sen gülünce bende gülüyorum.". Bunu söyleyince daha çok gülmüştüm. Bir kez daha Kara'yı ne kadar sevdiğimi anlamıştım. Yürümeye devam ederken evime yaklaştığımı fark ettim. Kara'da bunu fark etmiş olacak ki "Galiba ayrılma zamanı ama senle kısa bir şey konuşmak istiyorum." dedi.

 Kesinlikle bunu altından bir şeyler çıkacaktı hissediyordum ama hayırlısı. "Konuşabiliriz de ama beni korkutuyorsun." dedim ve gerçekten de korkuyordum. "Aydoğa bir gün biz ayrılırsak sakın üzülme tamam mı? Sakın kendinde suç arama. Senden ayrılsam bile seni sevdiğimi hiç unutma."

 gözlerim dolmaya başlamıştı. Şimdi neden böyle konuşuyordu ki. "Şimdi neden böyle bir şey söyledin ki. Biz ayrılmayacağız bunu sende biliyorsun." Gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı. "Güzelim yapma böyle sen ağlarsan bende ağlarım bak hem de salya sümük." Bir yandan göz yaşlarımı siliyor bir yandan da beni teselli etmeye çalışıyordu. "Sadece bilmeni istedim o kadar." dedi. 

Tam bir şey diyecektim ki telefonum çalmaya başladı. Hem de en romantik anda. Arayan annemdi. Kara "Hadi kendine dikkat et , yarın görüşürüz." dedi. "Tamam sende kendine dikkat et. Görüşürüz." dedikten hemen sonra telefonu açtım. "Anne eve varmak üzereyim merak etme." beni merak etiği için aradığını düşünmüştüm. "Kızım biz babanla safiye ablanlara uğrayıp geleceğiz en fazla iki saat sürer."

 safiye ablamlar eskiden oturduğumuz evdeki komşulardı onlarla çok fazla bir samimiyetim yoktu bu sebeple annem benim gelmeyeceğimi düşünüp çağırmamıştı diye düşündüm. "Tamam anne bu arada ben eve vardım haberin olsun." dedim. "Tamam kızım. Acıkırsan dolapta yemek var bir de çatlak kurabiye yaptım yersin."

"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
GEÇMİŞTEN KALANLARWhere stories live. Discover now