Motor bacağımın üstüne devrildiğinde acıyla bağırdım. "Biri yardım etsin!" Neye çarptığımı görmeye çalışırken üzerime doğru koşan Civan'ı farkettim. Saniyeler içerisinde yanımda biten Civan, bir hışımla motoru kaldırarak ayaklığı açtı. Motoru bırakıp aceleyle yanımda dizlerinin üstüne çöktü.

"Efsun iyi misin? Ağrın var mı? Seni hastaneye götüreyim." Kafamı acıyla iki yana salladım. "Civan bir şeye çarptım. Lütfen onu bul!" Neredeyse ağlamak üzereydim. Civan söylediklerime karşılık çenesini sıktığında etrafa bakındı. Gözlerini kısarak ileriye odaklandığını fark edince bakışlarımı oraya çevirdim.

Yerde küçük bir şey kıpırdıyordu. "Allah belamı versin benim neye çarpmışım ben?" Gözlerim dolmuştu. Alelacele yerden kalkmaya çalışırken Civan kollarını belime sardı. "Efsun dur sakin ol, bak ciddi bir şeyin olabilir." Onu umursamadan yerde kıpırdayan o şeye bakıyordum. Civan vazgeçmeyeceğimi anlamış olacak ki, bana destek olarak yürümeme yardım etti. Birkaç adım sonrasında yerde kıpırdayan şeyi gördüğümde bir hıçkırık firar etti dudaklarımın arasından.

"Serçe." Fısıltıyla çıkan sesimle beraber kendimi yere bıraktım. Dizlerimin üstüne çöktüğümde Civan da yanıma çömelmişti. "O çok minik Civan ben ne yaptım?" Tuttuğum gözyaşlarım yanaklarımdan dökülürken yerde hareket etmeye çalışan serçeden gözlerimi ayıramıyordum. Civan elini bana doğru uzattığında baş parmağını nazikçe yanağımda gezdirdi. Yanağıma düşen göz yaşımı silmişti. "Efsun isteyerek yapmadın."

Kafamı sinirle iki yana salladım. "Daha dikkatli olabilirdim Civan anlıyor musun? O minicik bedeniyle koca bir motora çarptı. Ölmesin ne olur. Lütfen yardım et ölmesin." Sesim titriyordu. Civan'ın bedeninin kasıldığını hissettiğimde sulu gözlerimi ona çevirdim. Ondan bir yardım bekliyordum. Gözlerime dikkatlice bakarken kaşları çatılmıştı.

"Ağlama." Dudakları ağır bir şekilde hareket ettiğinde yutkundum. "Ölmesine izin vermeyeceğim." Gözlerim hızla parıldadı. "Söz mü?" Yüzümün her bir çevresinde gezindi gözleri. "Söz." Bakışlarımı yerde duran serçeye çevirdiğimde yavaşça avucumun içine aldım. Ellerim titriyordu.

Avucumun içinde korkudan kalbi çıkacakmış gibi atan serçeyi yavaşça yüzüme doğru yaklaştırdım. "Bak duydun mu? Korkma Civan seni iyileştirecekmiş, bana söz verdi." Usulca yaklaşıp minik kafasına bir öpücük kondurdum. "Şimdi Mert'i arıyorum seni hastaneye götürsün. Bende bu serçeyi veterinere yetiştireyim." Kafamı hızla iki yana salladım. "Hayır hastaneye gitmeyeceğim, bende seninle geleyim."

Derin bir nefes aldı. "Olmaz Efsun, bu halde hiçbir yere gelemezsin." Ama serçenin yanında olmak istiyordum. "O zaman eve gideyim, hastanelik bir şeyim yok. Evde dinlenirim geçer." Bunu istemiyordu. "Efsun," Lafını kestim. "Lütfen."
Zoraki bir kabullenişin ifadesi vardı yüzünde. Cebinden telefonunu çıkarıp Mert'i aradı. "Çabuk okulun önüne gel. Soru sorma amınakoyayım gel işte." Telefonu kapattığında birkaç kişi de yanımıza toplanmıştı.

Herkes ilk önce bize ve sonra avucumun içindeki serçeye bakıyordu. Civan ayağa kalktığında, kolunu belime sararak beni de kaldırmıştı. Acıyla yüzümü buruşturdum. "İyi misin?" Kafamı salladım. "İyiyim iyiyim." Meraklı gözleri etrafa bakınırken bizi fark edip üzerimize doğru koşan Mert'i gördüğümde sabırsızca bekledim.

"Abi noldu iyi misiniz?" İkimize de dikkatlice baktı. "Efsun motordan düştü. Onu eve götür benim işim var." Mert'in kaşları havalandığında hızlı adımlarla yanımızdan ayrıldı. Arabasını alacaktı herhalde. "Ver bakalım şu kazazedeyi." Avucunu açtığında elimdeki serçeyi yavaşça ellerine bıraktım. Onu nazikçe tutuyordu. "O sana emanet." Burukça gülümsedim. "Merak etme, gözüm gibi bakacağım."

SerçeWhere stories live. Discover now