Bölüm 4: Onlar Hakkında Hiç Bir Şey Bilmiyorsun

18 14 0
                                    

Bir karşımdaki çocuğa bir arabadan çıkan orta yaşlı adamın üzerinde dolaşıyordu gözlerim. Çocuk ile adam konuşuyordu. Ama ben hiç bir şey idrak edemiyordum.

Karşımdaki kişi babamdı.

"Emir, baban sana kaç defa dedi okuldan kaçma diye?" beş karış açılmış ağzımı yavaşça kapattım. Yavaş yavaş kendime gelmeye başlamıştım. "Hadi, eve gidiyoruz."

"Ama amca," bu adam babamın amcası mıydı? Babam hiç ailesi hakkında konuşmamıştı. Ailesi hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Adam sözünü kesti, "Amca deme bana. Bin arabaya hadi." Babam bana doğru döndü.

"Umarım bir daha görüşebiliriz, Mira." İsmimi duyunca ona döndüm. Sanki konuşmayı unutmuş gibiydim. Neden konuşamıyordum ki? Neden boğazımda bir yumru vardı? Neden onu özlemiştim? Peki neden gözlerim doluyordu?

Onu en son gördüğümde ondan, onun kızı olmaktan nefret etmiştim. Ama şimdi karşımdaki çocuk masumdu. Belki de değildi ama bana öyle geliyordu. Sanki biri beynime girmiş, o zamandaki kişi ile bu kişi aynı değil diyordu. Kalbim ise onun her zaman aynı kişi olduğunu söylüyordu. Kalbim bencildi. Beynim ise düşünceli.

Ne beynimi ne de kalbimi dinleyebildim. Hiçbir şey yapamıyordum. Ne hareket ediyor ne de tepki göstere biliyordum. O, arabaya doğru yaklaştı. Durmuş olan beynim birden çalışmaya başladı. Hızlıca ona doğru yaklaştım.

"Ba-" baba diyeceğim sırada hemen değiştirdim. "Emir, Nalan diye birini tanıyor musun?"

Arabanın kapısını açmış tam binecekken benim seslenmem ile durdu. Düşünür gibiydi. En sonda "Hayır sanırım." dedi. Daha annem ile tanışmamıştı. Ve bu beni sevindirdi. Demek hala şansım vardı.

Babam arabaya binip uzaklaştı. Araba, bakış açımdan yok olunca evin yolunu tuttum.

Yürürken aklımda tek bir şey vardı: Annem ile babamın tanışmamalıydı. O zaman acı çekmeden bu dünyadan yok olabilirdim.

Eve varana kadar planımı düşünmüştüm. Annemi takip etmeliydim ya da dibinden ayrılmamalıydım. Bunları aklımın bir köşesine attım. Çünkü uyumak istiyordum.

Eve girdim. Merdivenlerden çıkarak benim odama geçtim. Eşyalarımı kenardaki tek kişilik kanepeye indirdim ve üstündekileri değiştirmeden kendimi yatağa yüz üstü bıraktım.

Sekiz saat ders yormuştu beni. O yüzden gözlerimi yumduğum gibi uykunun derin kollarına bıraktım kendimi.

🌊

Bir şeyin kırılma sesi ile gözlerimi açtım. Etrafıma bakındım. Yine ses işittiğimde hızlıca doğruldum. Yatağın yanındaki saate baktım. Saat yediye on vardı. Okul saat sekizde başlıyordu.

Yataktan kalktım ki bir ses daha duydum. Eve hırsız mı girmişti acaba? İçime korku ile dolunca odadan çıkmak için kapıya yöneldim.

Odadan dışarı çıkarken kanepedeki yastığı elime aldım. Sesin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladım. Merdivenlerden yavaş yavaş indim. "Biri mi var orada?"

Mutfak ve salon arsaında yere düşmüş olan vazoyu ve benim ile beraber geçmişe gelen kediyi görünce rahatladım. "Sen miydin kedi!" Miyavlayıp mavi gözleri ile bana bakan kediyi kucağıma aldım. "Sana bir isim bulmalıyım değil mi?" Kediye kedi diye seslenmem değişik olurdu elbet. "Hmm..." Zaman da geriye gittiğimiz için ismi... Zaman olabirdi!

"Kızım, senin ismin artık Zaman." dedim Zaman'ı gıdıklarken. Zaman'ı kenara bıraktım ve buzdolabından bir paket süt çıkardım. Dolaptan bulduğum bir tabağın içerisine sütü döktüm. Ve sütü Zaman'ın önüne koydum. O sütünü içerken bende kırılan vazonun parçalarını toplamaya başladım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 01 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Belki DeWhere stories live. Discover now