43. SENİ HATIRLIYORUM

Start from the beginning
                                    

"Hiç," dedim düz bir ses tonuyla. "Bir anlığına birine benzettim. Belki de kabus yüzünde. Emin değilim."

Başını beni anladığını ifade edecek bir şekilde salladı ama onunda zihnini kurcalayan şeyler olduğunu sezebiliyordum ama ne olduklarını tahmin etmek güçtü. Hem bugün bunlara kapa yormak istemiyordum. Bugün yeteri kadar şey yaşamıştık zaten. Bir kabusun beni bu kadar etkisi altına almasına izin vermek istemiyordum.

Bakışlarımı Pars'ın üzerinden çekip arabanın camından dışarıya baktığımda eve gitmek yerine başka bir yere gelmiştik. Burası ıssız olmasa da tek tük evin bulunduğu bir bölgeydi. Bu bölgede genellikle yaşlı insanların emekliliklerinin tadını çıkarmak için seçtiği bölgelerinden biriydi. Bu yüzden buradaki evler daha çok tek katlı müstakil evlerdi. Abartıdan yoksun, gösterişsiz.

"Neden buradayız?" diye sordum bakışlarım müstakil bir kaç evin üzerinde dolaşırken.

"Bir dosyaya ihtiyacım var ve onun için buradayız," dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. Ona dosyanın içeriği ya da kimden almaya geldi hakkında hiçbir şey sormadım. Çünkü ne adar merak etsem de cevap alacağıma emin değildim.

"Birkaç dakikaya gelirim." Cevap vermemi belemeden kapıyı açıp dışarıya çıktığında bakışlarım hemen ona doğru kaydı.

Hemen karşı çaprazımızda bulunan eve doğru ilerledi. Evin etrafı duvarlarla sarılı olduğu için evi çok net göremiyordum ama bahçesinden dışarıya hafif ışıkları saçtığını görebiliyordum. Pars demir kapıya doğru ilerledi ve kapının önüne gidince duraksadı. Birkaç saniye bekledikten sonra zil olduğunu düşündüğüm bir şeye parmağını bastırdı ve beklemeye başladı. Arada dönüp arabaya bakıyordu. Bu mesafeden beni görmesi imkansızdı ama ben onu rahatlıkla görebiliyordum.

Üzerindeki siyah kabanı ile karanlığın içine o kadar uyumluydu ki sanki ait olduğu yer karanlıkmış gibi. Onu çevreleyen karanlık o kadar dipsizdi ki onu doğru adım attığım her seferinde o karanlık beni tamamen içine çekmeye çalışıyordu. Bir şeyler saklıyordu. Bunu görebiliyordum ama o karanlığın ardından ne çıkacağını kestirmek zordu.

Ben düşüncelerimin arasında kıvranırken demir kapı açıldığında içerden genç bir kız çıktı. Kızın elinde bir dosya vardı. Kız üzerinde beyaz bir tişört, dar paça bir kont pantolon ve hepsinin üzerinde kalın yeşil bir hırka giymişti. Siyah saçlarını başının üzerinde at kuyruğu yapmıştı. Durduğu pozisyonda yüzünü tam olarak göremiyordum. Bahçe ışığı yüzünden yüzü gölgede kalıyordu.

Kız elindeki dosyayı Pars'a uzattığında Pars hemen dosyayı kızın elinden almaya çalıştı ama kız dosyayı bırakmayıp tutmaya devam etti ve hararetli bir şeyler söylemeye başladı. Bu kadar uzaklıkta tam olarak duyamasam da beden dilinden bir şeye öfkelendiği anlaşılıyordu. Bakışlarım Pars'a kaydı. Vereceği tepkiyi merak ediyordum. Bedeni dik eli dosyanın üzerinde iken tamamen kıpırtısız bir şekilde duruyor ve ağzını bıçak açmıyordu. Yüzün tam göremesem de bedeninde herhangi gergin bir ifade sezmiyordum.

Konunun ne olduğunu bilmesem de Pars'ın pek ilgisini çeken bir konu olduğu düşünmüyordum. Çünkü kız hararetli bir şekilde bir şeyler anlatırken Pars'ın duruşu fazlasıyla ilgisizdi. Sonunda kız dosyayı bıraktığında Pars dosyayı parmak uçlarının arasına aldı ama dosya her an parmaklarının arasından kayacakmış gibi duruyordu.

Kız dosyayı bırakır bırakmaz sırtını Pars'a dönerek içeriye girdi ve ardından sertçe demir kapıyı kapadı. Demir kapının gümbürtüsünün bütün sokakta yayılmıştı. Yan evlerde yaşayan insanların bu gürültüden hoşlanmayacağı kesindi.

HERKESİN EFENDİSİWhere stories live. Discover now