¹

511 87 39
                                    

(All this is no coincidence
Just, just, by my feeling)

🌙

Rüzgarın ağaçların yapraklarını hareket ettirirken çıkardığı ses, huzur vericiydi.

"Duydun mu? Baş Alfa Jeon'un sürüsüzlerden bir omegası ve o omegadan olan alfa bir çocuğu varmış." derken beta arkasındaki ağaca yaslanıp önündeki omegaya bakıyordu.

"Öyle mi?" derken Jimin düzgün bir şekilde kazıdığı toprağı kenarlara bastırmaya devam ediyordu. Arkadaşına bakarken yüzünü ekşitti. "Baş Omega Sooyoung çok üzülmüştür eminim."

Hoseok da başını onaylar bir şekilde salladı. "Evet. Özellikle kendi çocuğu olmadığından, şimdi bu gelecek sürüsüz çocuğu kabul etmek zorunda kalacak."

Jimin elindeki tohumları dikkatlice toprakta açtığı kısma yerleştirirken derin bir nefes aldı. "Küçük çocuğa üzülüyorum, bu karmaşanın içine düşüp sürü liderinin oğlu olma sorumluluğuna atılacak direkt. Umarım çok sıkıntı çekmez."

Beta da derin bir nefes verirken konuştu. "Sürünün onu kabul edeceğinden bile emin değilim. Baş Omega'yı hepimiz çok seviyoruz. Bu çocuk uğruna kenara atılıp yerine sürüsüz birini getirmeye çalışmaz umarım Baş Alfa."

Jimin şimdi tohumları yerleştirmiş, elindeki küçük aletle toprağı geri üstüne atıyordu. Terleyen alnını diğer elinin tersiyle silerken yüzünde hüzünlü bir gülümseme vardı. "Alfa Jeon'un merhametiyle bilindiği söylenemez. Kim bilir neler olacağını?"

On iki ve on üç yaşındaki iki çocuğun sürü politikalarını konuşması ne kadar alışılageldik olmasa da, hayat acımasız olduğundan, normaldi.

Jimin, geçen seneye kadar sürünün en zenginlerinden biriydi.

Babası Alfa Jeon'u kızdırıp, sürüden atılana kadar tabii.

Olayları tam olarak bilmiyordu. Bildiği tek şey annesinin her gün gece yatmadan önce gözyaşlarını ondan gizleyerek ağlaması, babasının atılmadan önceki son gecesinde annene şimdi sen bakacaksın diye ona söz verdirtmesiydi.

Belki sadece on iki yaşındaydı, ama kış için yiyecekleri sebzeleri ektiği bahçesine bakarken kesinlikle öyle hissetmiyordu.

Bir yılda çok şey değişmişti. Tonlarca arkadaşı olup, herkesin gözdesi biriyken, ailecek kaldıkları evden çıkartılmışlar, sürünün en uzak köşelerinden birine, dağların yanındaki eski bir kulübeye sürülmüşlerdi annesiyle.

Alfa Jeon'un gözünden uzak bir yere yani.

Tek bir arkadaşı kalmıştı geriye. Hoseok. Diğer herkes teker teker hayatından çıkarken, Jimin ağlarken onu sarılıp teselli eden, adının Park soyadıyla ilişkilendirilmesini umursamayan tek kişiydi.

Ama Jimin, artık önemsemiyordu bunları.

Yeşilliklerle çevrili dağı gören, sürüdeki en büyük kiraz ağacının yapraklarının ve gölgesinin düştüğü bu tepede tek başına vakit geçirmek bir nebze huzur veriyordu ona. İnsanların üzüntülü ya da küstah bakışlarını görmesine gerek kalmıyordu burada. Çoğunlukla bahçesiyle ilgileniyor, boş zamanlarında kitap okuyor bazen de annesine hediye etmek üzere tahtadan heykeller yapıyordu. Hoseok uzakta oturduğu için sık sık gelemese de, o geldiği zaman da betayla beraber vakit geçirmek için de güzel ve sakindi burası.

Hayat zordu ama aynı zamanda bu zorluğun içinde bir güzelliği de vardı.

🍃

Serendipity | JikookWhere stories live. Discover now