10. BÖLÜM
ㅡ her şey zamanla yoluna girecek
Zaman, acıyı yatıştırmak adına en iyi ilaç olabilir mi?
Babamı henüz liseye başlayacağım sene kaybettiğimde annem sürekli bunu söylerdi bana, ailemiz için güçlü olduğunu göstermekle kalmaz, geceleri ağladığımda beni yatıştıracağını bilerek fısıldar dururdu: Her şey zamanla yoluna girecek.
Ona inanmayı tercih ederek hayatımı sürdürdüğümde zamanla hiçbir şeyin yoluna girmediğini deneyimlemiştim. Zamanın elleri, hayatımın dokusunda hafif bir melodiyi çalar gibi işledi, akıp durmaya devam etti. Büyüdüm, küçüldüm, ama hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Babam geri dönmedi, çocukluğum da. Annemin söylediği gibi zaman yaralarımı sarmadı, yasımı hafifletmedi. İnandığım tüm her şeyi yerle bir ediverdi.
Başlangıçta, kaybetmenin acısı ve yasın gölgesi titretiyordu beni, zamanın sıyrılışıyla birlikte adeta küçülmeyen bir kâbus gibi görünüyordu gözüme.
Ancak, zamanın göz kırpışları arasında farkına vardım ki, babamın kaybı ve tuttuğum yas zamanla küçülmüyordu. Aslında tuttuğum yas ve kayıp aynı kalmıştı; ben büyümüştüm yaralarımın etrafında.
Birini unutmak, sanki kalbimin derinliklerinde bir kitap sayfasını yırtmaya çalışmak gibi geliyordu şimdi ise. Jungkook'u unutmanın tek çare olduğunu düşünüyordum bu zamana kadar. Ancak bende bıraktığı izlerin asla tamamen silinmeyeceğini, mezarıma taşıyacağımı biliyordum. Belki de bu yüzden, geçmişi tamamen silmek yerine, yeni bir sayfa açmaya ve kalbimi iyileştirmeye yönelmeliydim.
Belki de, zaman her şeyin ilacı değildi.
Yeni birinde huzur bulmak, eski yaraları sarmak adına atacağım cesur bir adım olabilirdi. Belki de Wonho'yu hayatımı almak gökyüzümdeki bulutlarımı dağıtacaktı. Jungkook'un bıraktığı yaraları iyileştiren şeyin o olacağını keşfetme umuduyla başlamıştım güne. Kendimle yüzleşme ve iyileşme sürecimde yanında olacağını umuyordum en azından.
Gökyüzü, altın ve turuncu tonlarında bir resim çizerken, Wonho'nun beni beklediği küçük butik kafeye adımımı attım. İşlek bir caddenin arka sokağında bulunan ve fazla kişinin uğramadığı bir yere benziyordu, dükkanın dışarısında duran fransız tasarımı sandalyelere vuruyordu akşam güneşi. Adeta bu görüntü, içimdeki karmaşanın bir yansıması gibiydi. Kafe, loş ışıkları ve hafif bir müzikle dolu, rustik bir atmosfere sahipti. Wonho, kafenin dış camlarından gözükmeyen köşe masasında oturmuş, bana doğru bir gülümsemeyle baktı. Her ne kadar yüzü siyah maskenin ardında gizli olsa da gözlerinin ksıılmasıyla oluşan küçük kırışıklıklar bana içten bir tebessüm ile karşılandığımı söylüyordu. İlk bakışta, onun o sıcak gülüşüyle içimi bir huzur kaplamış gibi hissettim.
BẠN ĐANG ĐỌC
mad about you ㅡ vkook
FanfictionJeon Jungkook ve Kim Taehyung'un birbirinden nefret ettiği su götürmez bir gerçekti. Geceleri, gölgelerin arasında sevişiyor olmaları ise karanlığa karışmış bir sırdı. 「idol!au」「eski adı: enemies with benefits」