6 // Saldırı Günü

102 10 7
                                    

Bu düşüncelerden çıkıp kendime geldim ve arkamı o ayyaşa döndüm. yine aynı şekilde pis pis sırıtıyordu. Tüm cesaretimi ve gücümü topladım ve kasıklarına tekrardan sert bir tekme attım, attığım tekmenin karşısında yere yığıldı ve küfür ederek bağırmaya başladı. O bağırarak bana söverken dalga geçercesine sırıttım. Boş cam şişelerden bir tane alıp kafasına vurdum. Şişeyi kafasına vurur vurmaz tuzla buz oldu, kafasından kanlar gelmeye başladı. Kafası kanarken hiç konuşmadı, kıpırdamadı da. Zaten bir kaç dakika sonra bayılmıştı. "Umarım geberirsin, it" diye mırıldanıp yüzünün tam orasına tükürdüm.

___________________________________________

Hızlıca pencerenin önüne geçip perdeyi sıyırdım. Dışarı baktığımda yağmur durmuştu fakat yerler hala ıslaktı, hava da iyice kararmıştı. Tam içeri girecekken gözüm birine takıldı. Karşı kaldırımda oturmuş bu tarafa doğru bakan bir adet Siwoo. Alel acele perdeyi kapatıp evden çıktım, ayakkabıları çıkarmaya fırsatım olmadığı için direkt merdivenlere yönelip dışarı çıktım.

Dışarı çıktığımı gören Siwoo oturduğu yerden ayaklanıp bana baktı, yüzünde ki endişeli ifadesi az da olsa gitmişti ama yine de endişeli duruyordu. Sağıma ve soluma bakma gerekesimi bulmadan hızlıca karşıya geçmeye çalıştım. Fakat yolun ortasına geldiğimde sol tarafımdan bir sürü korna sesi geldi, kafamı Siwoo dan çevirip oraya baktım. Hızla ilerleyen bir araba vardı, farları açık olduğu için tam seçememiştim ama rengi gri gibiydi.

Bakışlarımı tekrar Siwoo ya çevirdiğim de korkuyla bir arabaya bir bana bakıyordu. Ama ona baktığımı görünce, o da bana bakmaya başladı. Gözleri dolmaya başladı, onun gözlerinin dolduğunu gördüğümde benimde gözlerim doldu. Ardından yanağına doğru bir yaş süzüldü, ağlamaya başlamasıyla bağırarak yanıma doğru koşması bir oldu. "LUNAAA, HAYIRR!" Tam ona baktığım an vücuduma yeni bir acı yayıldı, arabanın bana çarpması ile vücudum tüy gibi havalandı. İlk önce arabanın ön camına çarptım, vücuduma giren cam parçalarını hissedebiliyordum.

Ardından sekerek yere düştüm, kalp atışlarımı deli gibi duyabiliyordum ama kılımı bile kıpırdatamıyordum. Canım sanki ölecekmişim gibi acıyordu, artık her şey bitmişti. Vaktim gelmişti, bu sıkıcı ve korku dolu hayat sonunda bitiyordu. Artık amacıma ulaşabilecektim.

Siwoo hızlıca yanıma çöktü, deli gibi ağlıyordu, avcunu yanağıma koyup okşadı. "L-lunam n'olur kapatma gözlerini. Yalvarırım beni sensiz bırakma, söz veriyorum seni bir daha üzmem. Luna sana yalvarıyorum bırakma beni." Yanağımda ki elleri titriyordu, hiçbir şeyden haberi olmadığı için öleceğimi zannediyordu. Ama bilmiyordu ki yaşamam için bunun gerektiğini.

Artık daha fazla ağlamasına dayanamadım, elimi yavaşça kaldırıp yanağına koydum ve okşadım. Ama elimde ki kanlar yanağına bulaşınca elimi geri çektim, fakat çektiğim eli tutup avcumu öpmeye başladı. Bu evrene shiftlenmek istediğim zamanlar bu aşk konularını hiç düşünmemiştim, hatta aklıma bile gelmemişti. Sadece The Uncanny Counter'a göre kendimi hazırlamıştım. Kendi evrenime döneceğim zamana kadar sadece onlarla vakit geçiririm sanıyordum. Fakat yanıldığımı şimdi anlamıştım, evren shiftingi başardığım için bana Siwoo'yu hediye etmişti. Onu aşık olmam için, onunla sevgiyi öğrenmem için göndermişti.

Ben cr'mde sevgi kavramına çok uzaktım, daha önce hiç aşık olmamıştım. Aşkın ne demek olduğunu bilmiyordum, fakat Siwoo'yu tanıdıktan sonra aşkın ne demek olduğunu öğrenmiştim. Onun yanında kendimi huzurlu hissediyordum, onun yanında kendim olsam asla yargılamazdı, diğer insanların yaptığını yapmazdı. Bundan adım kadar emindim ve benim yüzümden korkmasını ya da endişelenmesini istemiyordum. Az da olsa sakinleştirmek istiyordum.

Shifting NöbetimWhere stories live. Discover now