Yeni Bir Gerçek

45 5 0
                                    

Buluşmadan sonra odama çekilip bütün gün uyumuştum. Çünkü gece yine yeni bir görev bizi bekliyordu. Telefonlarımızı birbirimize kayıt ettiğimiz için görevden önce Sena'ya gidecektim. Onlar ile tanışmak bu yolda en büyük umut kaynağım. Onları sevmiştim. Fakat bağlanmak beni korkutuyordu.
Gözlerimi araladım. Pijamalarımı giyip sıcak yatağımda yatıp uyuyalı aylar geçmiş gibi hissediyorum. Yatakta doğrulup komidinin üzerinden telefonumu alıp saate baktım.
18.57
Yaklaşık 3 saattir uyuyormuşum. Çok değilmiş. Fakat uykuda iken beni kim dövdü ya? Ayılmak için yataktan kalkıp lavaboya gittim ve elimi yüzümü yıkadım. Odama döndüğümde telefon çalıyordu. Telefona baktım.
Sena!
Evet Sena'yı böyle kaydettim. Telefonu açarken "Efendim" dedim. "Günaydın Maral" dedi. Uyuduğumu nereden anladı o? "Ne oldu göreve mi?" Diye sordum. "Yok yok daha göreve 2 saat var daha. Fakat Deniz ekibi biraz erken toplayalım planın üstünden geçeceğiz dedi de o yüzden haber vermek için aradım" dedi. O niye aramıyor? Ne saçmalıyorum ben arar aramaz bana ne. Of. Yine deliriyorum. "Maral orda mısın?" Karşıdan yine Sena'nın sesini duydum. "Ha evet tamam ben hazırlanayım" dedim ve telefonu kapattım.
Bir duşa girip üstüne ilk gördüğüm bir kaç parça eşyayı geçirdim. Ardından saçımı yukarıdan sıkıca topladım. Yüzüme hiç dokunmadım. Telefonu alıp saate baktım.
19.20
Göreve yaklaşık 1 buçuk saat kalmıştı. WhatsApp' a girdim ve Sena ike konuştuğum mesaj sayfasına tıkladım.
Ben hazırım. Konum atar mısın ?
Mesajı yolladığım an Sena'dan mesaj geldi.
Dışarı çık
Ne? Zaten çıkacaktım. Telefonumu arka cebime koyup koridora çıktım. Ayakkabılıktan ayakkabılarımı alıp giydim. Ardından kapıyı açıp dışarı çıktım. Gördüğüm karşısında şaşırmamıştım.
Siyah bir araba kaputun üstüne oturmuş bir Deniz Ertan. "Şu kadınları anlamıyorum iki saat hazırlanamazlar" alaycı bir şekilde gülmüştü. Sahte bir kahkaha atıp "Size de merhaba Deniz Ertan" dedim. Kaputun üstünden kalkıp şöför koltuğuna oturdu. Bende gidip yan koltuğa oturdum.
Teşkilatın önüne geldiğimizde durdu. Birlikte arabadan inip içeri girdik. Ardından asansörle aşağı kata indik ve ofise girdik. Sena, Mert Ve Poyraz sandalyelerde oturuyorlardı. Bende geçip Sena'nın yanına oturdum. Deniz konuşmaya başladı. "Evet planımızı anlatıyorum" dedi. "Ama önce" gözleri bana döndü. "Maral sana bir soru sormam gerekiyor." Dedi. "Sor" dedim. "Bu operasyona gelmek istediğinden emin misin" diye sordu. "Evet" dedim kararlı bir şekilde. "Peki o zaman. Arkadaşlar şimdi Belgin Ronay'ı buldu..." birden kendimi tutamadım ve "Belgin mi Nerede? Ne olmuş ona? Neden bana söylemediniz?" Art arda bir çok soru sordum. "Belgin Ronay'ın olduğu yer babanın ve annenin..." boğazı düğümlenmiş gibi sustu. Ayağa kalktım. "Ne? Devamını getir söylesene. DENİZ ERTAN SANA DİYORUM" diye bağırdım. "Asılıp ardından tüm organlarının alınıp bedenlerinin orada öylece bırakıldığı yer" dedi fısıldar gibi.
Bomboştum. Bomboş gözlerle ona bakıyordum. Bunu bana söyleyen o ağıza. Nasıl? Diye düşündüm. Nasıl olabilir? Bu kadar acımasız nasıl olabilirdi bir insan? Neden? Kendimi dizlerimin üstüne yere bıraktım ve duvara tutundum. Sena,Mert, Poyraz ve o hemen yanıma gelip bana bir şeyler söylemeye başladılar. Ama hiçbirini duymak istemiyordum.
Dudaklarımdan en son şu kelime döküldü "Neden?..."
***
Bir bölümün daha sonuna geldik. Nasıldı? Şimdi size bir konudan bahsedeceğim. Arkadaşlar bu okuduğunuz kitap benim kitabım ve benim en büyük hayalim yazar olmak. Okurları olan bir yazar olmak. Şimdi ki okur sayımız 158. Fakat oy ve yorumlar çok az. Lütfen bana destek olun. Sizleri seviyorum. Okuyan herkese sonsuz teşekkür ediyorum.
Kendinize iyi bakın kitapla kalın 🥰

Olmayan CesetWhere stories live. Discover now