Dosya'yı Almaya Çalışıyorum

76 9 4
                                    

Eve geldiğimde direk odama geçmiştim. Üstüme eşofman takımlarımı giyip telefonumu açtım. Polis memuru Hakan bir mesaj göndermişti. Mesaja tıklayıp sayfayı açtım.
Maral Hanım karakolda bir şey diyemedim fakat dosyayı size aktarmam soruşturma gizliliğinin ihlali olur.
Siz ciddi misiniz ya? Hem hiçbir şey umurlarında değil. Biri ölmüş mü kalmış mı? Birde gelmiş soruşturma gizliliği diyor. Sakinliğimi korumaya çalışarak tuşlara basmaya başladım.
Bakın ben sizin işinize burun sokmuyorum.
Sil sil sil bu ne ya. Sokucam burnumu kimi kandırıyorum.
Komiseriniz açıklama yapsaydı sizden bunu istemezdim. Ayrıca beni bir yakın olarak değil bir adli muhabir olarak görmenizi rica edeceğim. İşimi yapmama izin verin.
Yolladım. Keşke yollamasaydım. Şimdi adam diyecek sen haber yapmak için yer mi arıyorsun? Of. Onlar da beni zora sokmasaydı ne yapayım? Ah mesaj geldi.
Kusura bakmayın.
Ne? İlla zorla iş yaptıracaklar ya. Siz bilirsiniz.
"Komiserinizle görüşeceğim" dedim karşımdaki polis memuruna. "Hanımefendi komiser şimdi sorguda" dedi. "Peki" dedim ve karşımdaki polis memurunu itip odaya bodoslama girdim. Deniz komiserin bal köpüğü rengi gözleri bana bakıyordu. Polis Hakan yanında duran 20 yaşlarındaki bir gence tepeden bakıyordu. Gencin gözlerinde bana kaydı. Of kızım niye girdin ki? Kendimi toparlayıp bir şey diyecekken Deniz komiser "Bu aralar buralarda çok sık görüyoruz sizi" dedi. "Eee şey ben..." of ne diyeceğim ben şimdi. Gülümsemeye çalıştım. Karşıdan nasıl görünüyorum acaba. Deniz komiser "Oturun" dedi. Sonra gençe dönerek "Miran sen de çık şimdi. Bir daha böyle hırsızlık mırsızlıkla gelem buraya. Son olsun" dedi. Miran denilen genç "Tamam komiserim. Gidiyim mi ben şimdi?" Diye sordu. Hakan polis elindeki kelepçeleri sökerek "Yürü hadi" dedi. Miran denen genç odadan Hakan ile birlikte çıktı. Deniz komiser bana bakmadan "Mahalle karakolu işte her gün bir sürü vaka. Dosya çalmak falan" dedi. "Anlıyorum" dedim. "Pek sanmam" dedi iğneleyici bir tavırla. Göz devirdim. "Eee siz niye geldiniz?" Diye sordu. Heh hadi bakalım. Ani sinirle davranırsan böyle olur işte. "Ben nasıl desem..." diye mırıldandım. Koltuğundan kalkıp karşımdaki koltuğa oturdu. Ellerini dizlerinde birleştirip "Ne yapmaya çalışıyorsun?" Diye fısıldadı. Dudaklarımı ısırdım. Derin bir nefes aldım. "Belgin'in sır perdesini aralamaya..."diye mırıldandım. Yutkundum. "Öyle mi?" Diye sordu. "Öyle" diye fısıldadım. "Kolay gelsin" dedi ve ardından göz kırptı. Derin bir iç çektim. Sanki bir rüyadan ayılmak istercesine. Deniz komiser arkasına yaslanıp kollarını birleştirdi. Bana bakmaya devam ediyordu. "Dosyayı bana vermeyeceksiniz dimi?" Diye sordum. Kaşlarını hayır anlamında kaldırdı. Of. "Öyleyse bana müsade" dedim ve oturduğum yerden kalktım. Sırıtarak el salladı. Pis, gıcık. Ne olur versen? Yemeyeceğiz sonuçta. Hem sorumsuz hem gıcık. Omuz silkerek odadan çıktım. Arkamdan güldüğüne yemin edebilirim. Karakolun çıkışında içerideki Miran denen genç gözüme çarptı. Hırsızlıktan sorgulanıyordu. Hmm. Aklımda deli tilkiler dönüyordu.
"Söylediğim gibi kabul mü?" Diye sordum bankta yanımda oturan Miran'a. "Tamamda hanım abla ben bu işi yapayım. Ama niye istiyorsun Kİ sonuçta hani riskli" dedi. Gülümsedim. "Ben gazeteciyim ablası" dedim. "Hmm. Haber falan için mi yapıyorsun?" Diye sordu. "Çok soru sorma. Söyle dosyayı kaçırıp benim için fotoğraflarını çekip yollayacak mısın?" Diye sordum. "Karşılığa bağlı" dedi. Pis melez. Her şey para zaten. Çok yüksek olamayan bir fiyata anlaştık. Telefon numarasını aldım. Yanından kalkarken "Yarın paranın yarısını getiririm. Yarısı da dosya elime geldikten sonra" dedim. "Tamam, ben size konum atarım oraya getirirsiniz" dedi. Taksi durağına doğru yürümeye başladım. Dosyayı alma operasyonu ilk adım.

Olmayan CesetDove le storie prendono vita. Scoprilo ora