~ 𝑲𝒐𝒛𝒎𝒊𝒌 𝑺𝒂𝒑𝒍𝒂𝒏𝒕𝒊 ~

8 1 0
                                    

Kozmik saplantının kozmik sonuçları olur. Alakasını bağdaştıramadığın durumlarda karmayı yaşarsın, haberin bile olmaz. Kimisi ilâhi adalet, kimisi de karma diyor buna ama öyle ya da böyle bir tesiri var bunun günümüzde. Bazen canın sıkkın olduğu için sırf yol boş diye yaya geçidinden sana kırmızı yanmasına rağmen karşı kaldırıma geçersin. Olur ya, hayat bu, dönerken de moralin toparlanır, başka bir yoldan geri dönerken yaya geçidinde trafik ışığının sana yeşil vermesini beklemeye başlar, dakikalarca bekler ve sonradan lambanın kırmızıda takıldığını, aslında bozuk olduğunu fark edersin. Ödeşir hayat seninle. Kozmik sonuçlardan hep etkilenir insan.
     Bazı anlar mucizevi gelebilir sırf mutluluğa alışkın değilsin diye. Veya mutsuzluktan uzak, hâyli şanslı birisisindir ve alışkın olmadığın ufak bir dert, başkalarının gözünde büyütülmeyecek bir şey olsa da esaslı bir depresyona sokar seni. Her şey bireysel, her şey şahsi ve kişiden kişiye değişmekte. Unutma! Her şey, ama her şey şahsi gerçekleri taşır. Herkes için geçerli olan mutlak bir doğru yoktur. Hiçbir zaman da olmayacak gibi.
     Mutlak doğru hiçbir zaman yok. Kerim'in, hitap ettiği kitle tarafından dahi eleştiri almasına eş değer bir kese kağıdı olmayışı durumu var insanların ağızlarının. Büzsen de o dudakları, sana nefretle bakacak olan bir çift göz de var karşında öte yandan. Değişir beşer kimi zaman. Umutlanmıştır o değişmeden evvel. Umutlanmamak lazım. Hayat, umutlanıp da sahip olamadıklarımızın acılarıyla dolu. Depresyona attığın çoğu imzada kötü bir resmi işlediğini fark etmiyor olursun. Zira dışarıdan gözlerle bakıldığında bıraktığın o izlenim ve imajın daha da çekilmez olduğunu düşündürür diğer beyinlere.
     Öte yandan imzası değişmez insanın. İmzasını nasıl attığı değişir ve bu değişimi de çizgilerdeki kıvrımlardan anlayabilirsin. Bu kıvrımlara yön veren unsurlar ise kişinin zaman içerisindeki yaşanmışlıklarıdır. Yaşanmışlıklar ve bireyin eşsiz tecrübeleridir. Hepimiz bir şeyler yaşıyoruz sayın okuyucu. Bunun farkındalığında olup da imtiyazlı, ılımlı yanaşan ben de, kimi zaman benci düşünürlüğüyle bizleri yoran onlar da, ılımlı olmayı başarabilen diğer x kişileri de... Hepimiz bir şeyler yaşıyoruz. Mesele o ki, artık silkelenmemiz, zamanı gelince bizlere "yeşermen lazım" diyen dostlarımız, ve yeni özveri değerleri lazım. Dost lazım. Kalkıp sağlıklı birer vatandaş olmak, saygıda kusur etmemek ve insan yaşamına değer veren zatlar olmamız gerek. Çünkü Birlik içinde yaşayarak, huzura en yakın olan yaşama yolu saygıdan geçiyor.
     Kimisine göre herkes Adem ve Havva'dan geldi, kimisine göreyse ortak primatlardan. Sonuç olarak doğru olan hangisi olsa da bugün aynı dünyayı paylaşıyoruz. Geçimsizlikle geçinmeye çalışırken, bendimize geçiremediğimiz nice neticeler var. Bunların farkındalığı için kendine dürüst olabilmeyi başarıp, barışçıl bir vaziyet almayı bilmeli insan. Evet, hayat her yönüyle tozpembe değil, her tarafıyla beyaz hayalleri olan insanlarla dolu değil. Neşemiz bir yere kadar bizi ve çevremizdekileri ayakta tutabiliyor. En yakını negatif üretme fabrikasından hallice ve karamsar olan, fakat kendileri cıvıl cıvıl olan insanlar bu farkındalığı onlara da aşılamak yerine aynı negatif enerjiyi paylaşsa daha mı iyi olur sence sonumuz? Hele ki çevresindeki negatif insanlarla dolu olan insanlarla beraber negatif kalanlar... Zor bir hayat.
     Okuyucuma soru yöneltmeyi sevmem. Bir rehber belirlenmeyi ve yeri geldiğinde eleştirilmeyi isterim. Okudukça aydınlanan bir birey yetiştirmeyi, okudukça kafası bulanan bir okuyucuya tercih ederim. Bugün bataklara düşmüş onlarca insanı aydınlatmanın en sağlıklı yolu bu çünkü.
     Çevrenizdekilerle başlayın. Pozitifi, zekanızla eşdeğer bir ölçüde aşılamaya bakın. İdealleriniz olsun. Fikri olan nicesi var, beyninizi kullanın ki onlar ile aranızda bir fark yaratmış olun. Kararlılığınza engel olan alt unsurlardan kurtulun. Bireysel gelişimin en temel yapıtaşı budur bir yandan. Toplumsal gelişmenin temelinde de bireysel başarımlar ve kendini bulabilme eylemleri yatmakta çünkü. Kendini, evrendeki yerini bulamamış, bir başka deyişle de çözememiş insanların, toplum içindeki doldurdukları yerler bir zaman sonra toplumsal gelişmeye engel olacaktır. Piramitte tuğlaları boşluklu veyahut eksikli dizdiğimizde her sarsıntıda yıkılma riski baş gösterecek ve tüm emeklerimiz, kabul edemeyeceğimiz bir hayal kırıklığı eşliğinde boşa gidecektir. İnşa ettiğimiz şey ne olursa olsun sarsılmalar her halükarda olacak zaten.
     Kişinin bireysel yaşamında da, üyesi olduğu toplumsal alanlarda da farklı farklı bir sürü sarsıntıları olacak. Güçlü olan, bu yolda inşasına baştan da olsa başlamaya, -şanslıysa kaldığı yerden- devam etmeye devam edecektir. Zayıf olan düşmeye, zayıf olup da kendini sağlıksız egosu ile güçlü olarak tanıtanlar da tıpkı zayıf olarak bilinenler gibi yine düşmeye mahkum olacaklar.
     Her manipüle bir gün, birileri tarafından fark edilip engellenecek, her sağlıksız ego sahibi kişi ayrıştırılmaya mecbur olacaktır. Sağlıklı ego ise her kişide, kişinin kendini ve değerini bilmesi için ihtiyaç duyduğu öğedir. Fakat bu sağlık sınırı ince bir çizgidir. İçerisinde bulunduğunuz ortamın üzerinizdeki etkilerinin de dahil olmasıyla birlikte diğer küçük detaylar dahilinde o sağlık çizgisini ego rayınızda oturtmak baştan aşağı irade meselesidir. Aile yetiştirmesi ve pozitif olmakla alakalıdır. Günümüzde sağlıksız ego sahibi olanlar hâyli fazla evet. Bunların örneklerini aramak için çok bir çaba eğilimine girmemize gerek yok. Çok yakınındalar, iş yerinde, evinde, yaşadığın yerde... Lakin hemen hemen yarısı, değişime açık olabilecek potansiyeller taşımakta ve gerekli farkındalığı edinmiş sağlıklı bireyler tarafından yeniden topluma kazandırılabilir. Umut vaad etmeyen vakalar ise ayrıştırılmaya ve uygun dille dışlanmaya tabidir. Bunun için artık bu raddede kendinize yüklenmeyin. Elinizden geleni yaptığınıza inanıyorsanız, bu soruyu size soranlara verdiğiniz cevaptan ayrı olarak kendi içinizde de "vicdanım rahat" diyebiliyorsanız artık çekilme vaktinizdir. Fakat dediğim gibi, bu denli kudretli bir sorumluluk isteyen kararı tek başına vermek fazlasıyla cüretkâr bir davranış. Öte yandan hem demokrasi ister, hem de kurduğunuz kurulun üyelerinin de sağlıklı insanlar olduğundan emin olmanız gerekir.
     Sağlıksız olanı ötede bırakınız ki şahsiyetinizin ve çevrenizdekilerin sağlığını koruyabilesiniz. Etik, bu sırada sizi kaygılandıracaktır. Takmayın. Etik algılarını da, genel ahlak tabularını da sağlıklı bir biçimde aşın ve yaptığınızla övünün. İşte tam bu sırada hem farkındalığa erişmiş ve vicdanı rahat biçimde vazifesini yapmış bir birey olursunuz, hem de sağlıklı egoyu benimsemeyi başarmış olarak kendinizi tatmin edebilmiş olursunuz.
     Yine bir ince çizgi daha eklemek zorundayım. Aldığınız kararları çoğunlukla tek başınıza almayın demiştim. Hakiki bir güven ve mantık bağı kurduğunuz eşiniz/dostunuza kendinizi onaylatmanız gerek. Öyle ki, üyesi olduğunuz bir grup adına bir karar alacaksanız da kesinlikle o kararı tek başınıza almamaya çalışın. Bunun kozmik sonuçları sizi, sahip olduğunuz tüm olumlu enerjinizden alıkoyabilir ve daha önce olduğunuz noktadan daha geride bir yere atabilir.
     Etikten de söz etmek gerek. Etik algısının bozguna uğratıcı utançlarını aşabilmeniz için tavsiyeler vermek icap ediyor. Etik değerlerimiz yüzünden sakınıp, yaşayamadığımız bir hayatın sonunda elimizde hiçbir şey kalmadığını ve mutsuz yaşlanıp, harap olmuş biçimde ölecek olduğumuzu göreceğiz. Böyle bir hayattansa, insanların gönüllerini doğru zamanlarda, verimli zamanlarda ve kendi hayatımızı uygun gerekçelerle hissizleştirmeyecek zamanlarda hoş tutmaya bakmalı, huzuru yakalamaya çalışmalıyız. İşte size bu evremden bir örnek olarak kısa bir metin sunuyorum, haydi beraber yorumlayalım:

Trakyalı ÇiçeğiWhere stories live. Discover now