Giriş

3.7K 349 83
                                    

İYİ YILLAR ARKADAŞLAR... SİZLERE 2024'ÜN BU İLK GÜNÜNDE MERHABA DEMEK İSTEDİM. YENİ BİR SERİ İLE BİRLİKTEYİZ. BEĞENECEĞİNİZİ UMUYORUM. YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... 50 YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


       Yemyeşil ağaçlarla çevrili göl gece vakti gökteki yıldızların parıltılarını taşıyordu. Güneş ışığında yeşil ve mavinin en güzel tonu olan göl geceleri de bir o kadar siyahtı ve sanki gökyüzünün, yeryüzündeki tasvirini oluşturuyordu.

Genç kadının arkası dönüktü ve başını kaldırmış gökyüzüne bakıyordu. Islak bedeninden akan sulara ve hafif esintinin neden olduğu ürpertiye aldırmadan öylece sanki bir şeyi bekliyormuş gibiydi.

Gümüş rengi saçları başının tepesinde dağınık bir şekilde toplanmıştı. Tokasından kurtulan birkaç kısa tutam ensesinde ıslanıp kıvrılmıştı. Saçlarının açık rengine karşı yeşil gözleri bir o kadar koyu bir renkteydi. Gümüş rengi kaşlarına, saçlarına ve kirpiklerine yakışır derece de beyaz olan teni ise hiç güneş ışığı görmemiş gibiydi.

Ancak bu yanıltıcı bir görüntüydü. Teni sağlıklı bir şekilde parıldıyordu ve türünü belli eden sivri kulakları da güzelliği kadar onun bir peri olduğunu haykırıyordu.

Peri kızı, sanki onu izleyen gözleri hissetmiş gibi başını çevirip arkasına baktı. Bir çift altın rengi gözün çıplak bedeninde gezindiğini görebiliyordu. Tamamen ona doğru döndü ve çıplaklığını önemsemeden gözlerini onun gözlerine dikti.

Kendisinin boyunda bir aslandı karşısındaki. Altın sarısına kaçan açık kahve tüyleri ve muhteşem yelesi vardı. Ona doğru yürüyüşünde ve bakışlarında hiçbir tehdit olmamasına karşı ormanlar kralı ortama kesinlikle bir güç yayıyordu.

Aslan gölün çevresinde ağır adımlarla dolaşırken gözlerini kadının üzerinden hiç ayırmadı. Genç kadın da aynı onun gibi kendi çevresinde dönerek aslanla göz temasını kaçırmıyordu.

Bir aslanın bu boya gelmiş olması için erişkin olması gerekirdi. Demek ki kendisinden en aşağı çeyrek yüzyıl büyüktü ya da birkaç asırda olabilirdi. Onlar gençlik zamanlarında genelde daha ufak boylarda oluyorlardı. Aynı zamanda egoları da bir o kadar şişkindi.

Bir perinin, ormanlar kralıyla tanışması çok da görülen bir şey değildi. Periler, kendine ait arazilerde saraylarında yaşarlardı. Buna karşılık aslanlar doğayla iç içeydiler. Ancak aralarında barıştan ziyade bir birbirlerini görmezden gelme vardı.

Bu ormanlar barış içindeki yaratıkların dünyasıydı. Kimse savaş istemiyordu. Aslanlar ise daha çok bunda bir sorun görmeyen bir topluluktu. Onlar kavgadan asla kaçmazlardı ve kesinlikle en ufak bir şeyi bile kendilerine bir hakaret olarak değerlendirebilecek durumdaydılar.

Genç kadın, nazik ve bir o kadar da yavaş bir şekilde hafifçe eğildi ve aslanı selamladı. "Kral'a söyle" diye fısıldadı. "Benden ona zarar gelmez, ondan da bana zarar gelmesin"

Bu diğer halklarla aslanlar arasındaki bir iletişim başlangıcı gibiydi. Zararsız olduklarını onlara beyan etmeleri gerekiyordu ki aslanlar da onlara zararsız olduğunu göstersinler.

Aslan kısa bir süre ona bakındı ardından başını salladı hafifçe ve hızlı bir şekilde ağaçların arasına girerek kayboldu. Genç kadın, doğrularak derin bir nefes alıp verdi. Ancak rahatlaması o kadar da uzun sürmedi. Bedenindeki bütün tüyleri diken diken oldu ve omurgasından aşağı bir ürperti indi.

ASLAN KRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin