görmedim

38 3 0
                                    



Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü. Hem akıl çağıydı, hem aptallık. Hem inanç devriydi, hem de kuşku. Aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi. Hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı. Hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu. Hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana.

Ben ise kasabamız için öteki tarafa dahildim. Ailelerin sokakta görünce ayıpladığı, çocuklarının öyle olmaması için dua ettiği, erkeklerin görünce oyun oynamamak için kaçtığı çocuktum. Bu önyargıların hepsi nasıl mı üstüme yapıştı? Anlatayım...

Yıl: 1879

Yeni bir okul günüydü. Öğrencilerin sıcak yatağından keyifsiz bir şekilde kalkmasına neden olan, ailesine gitmemek için türlü türlü bahane uygulatıran, sonra mecburen geldikleri okul işte. Ben daha o zamanlar altıncı sınıftım. Daha her şeyin yeni yeni farkına varan, kendi kişiliğini bulmaya çalışan sıradan bir çocuktum. Bana sorarsanız, ben hâlâ sıradan bir çocuktum. Fakat diğer insanlar için aynı şeyi söyleyemem. O gün benim için sıradan bir okul günüydü, ta ki etkinlik dersine kadar...

Perşembe günü, yedinci ve sekizinci derslerimiz etkinlik dersiydi. Benim için etkinlik dersleri fazla önemli değildi. Yanılıyormuşum. Nerden bilebilirdim, bir etkinlik dersi için bütün hafta boyunca yerimde sayıklayacağımı?

Zaman ilerledikçe ilerledikçe sonunda etkinlik dersi için saatimiz gelmişti. Ben etkinlik olarak matematik bilimlerini seçmiştim. Gerekli materyalleri masama çıkarttıktan sonra sessiz bir şekilde dersin başlamasını beklemeye başladım. Öğretmenimiz geldiği gibi ayağa kalkarken, ayağındaki toplukları zemine bastıra bastıra sırasına doğru yürüyordu. Oturmamız için izin verdiğinde, bütün öğrenciler sessiz bir şekilde yerlerine geçtiler. Öğretmenimiz bu derin sessizlikten yararlanarak...

"Herkese tekrardan merhaba değerli öğrencilerim. Bu gün size güzel bir haberle geldim. Bir hafta önce katıldığımız uluslararası IWFYJ Matematik sınavında sağladığı birincilikle hepimize adını duyuran Park Jimin. Bu dönem itibariyle okulumuzda ve aynı zamanda etkinliğimizde bizimle beraber olacak."

Sınıftan şaşkın ve mutlu mırıldanmalar yükselirken, ben ise öğretmeni çok da dinlemeyerek, kalemimle oynuyordum. Kapının bir anda açılmasıyla irkilip, bakışlarımı direkt kapıya yönlendirdim. Kafasını aşağı eğmiş bir şekilde sınıfın ortasına doğru yürüyen, boyunun benden daha kısa olduğunu tahmin ettiğim çocuk, onun yüzünü görmemiz için direniyordu sanki.

Genç öğretmen, yeni gelen öğrencinin utangaçlık durumunu analiz ettikten sonra şu cümleleri kurdu:

"Jimin, tatlım lütfen yüzünü arkadaşlarına doğru döner misin?"

Öğretmenin bu sorusuyla, Jimin denen kız istemsiz bir şekilde kafasını yukarı doğru çevirdi.

take me to church || jikook Where stories live. Discover now