1.0

242 37 32
                                    

Çorbayı yudumlarken üzerimde olan bakışların bilincindeydim fakat pek fark etmiş havası vermek istemedim.

Birkaç dakika sonra da zaten Minho aklımdan geçen soruyu sormuştu.

"Nasıl olmuş çorba?"

Belki biraz oyun oynamaktan zarar gelmezdi?

Biraz düşünceli bir tavır alarak konuşmaya başladım.

"Yani... Bilemedim. Sanki biraz tuzlu mu olmuş?"

Yüzü hemen düşerken keşke yapmasaydım diyerek pişmanlığımı ilan etmiştim bile.

"Yeterli gelmesi gerekiyordu. Üzgünüm..."

Bu kadar fazla üzüleceğini hesaba katmadığım için önce kendime bir azar çekmiş sonra da karşımdakinin içini rahatlatmak için atakta bulunmuştum.

"Asma o güzel yüzünü hemen. Şaka yapmak istemiştim sadece. Asıl ben üzgünüm hüzün sebebin olduğum için."

Yüz hatlarının hafif rahatlık ve huzursuzluk arasında gidip geldiğini fark etmiş konuşmasını beklemeye başlamıştım.

"Üzülme Seungmin, en azından benimleyken. Gülüşün... Fazla güzel ve benim güzel olan her şeye zaafım var."

Aniden gelen iltifat ile önce biraz şaşırmış sonrasında da gülüşümü güzel olarak değerlendirmesi çok hoşuma gitmişti. Özellikle zaafları içerisine alması... Kalbimin anlık olarak titrediğini hissettim.

"Öyleyse sen de hep gülmelisin. Az önceki gibi asarsan suratını manzaramın tadını nasıl çıkaracağım? Bilmelisin ki güzel manzara takıntım var."

Ve söylediklerimden sonra manzaramdaki o eksik parça da tamamlanmış tam olarak seyirlik bir doğal güzellik meydana gelmişti.

Benim de bu manzara karşısında dudaklarım asla ne aşağı sarkar ne de ifadesiz kalabilirdi. Kim karşısındaki güzelliğe tezat bir duruş sergileyebilir ki?

Aramızda oluşan bu frekans gittikçe bizi içine doğru çekip alırken ben de her geçen saniye karşımdaki gülüşe biraz daha çekildiğimi hissediyordum.

Bu güçlü çekime bir dur demez isem sonuçları şu an ki hisler kadar güzel olmayabilirdi. Bu sebeple başımı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım.

"İyi misin?"

Gelen soruya karşılık endişe verememek için hemen cevap verdim.

"Evet evet, biraz fazla ıslandık ya onun için başım ağrımaya başladı."

Basın ağrımaya başladıysa nasıl iyi olabilirsin tam olarak? Mantık nerede şimdi bu cümlede?

"Sana bir ağrı kesici vereyim öyleyse. Sonrasında bir bitki çayıyla da içimizi ısıtalım."

Zaten cayır cayır yanan içime hiç yardımcı olur mu sence?

Cevap vermeme kalmadan hemen sandalyeden kalkıp dolaba doğru ilerledi. Ağrı kesici hapı eline alıp önce ellerini yıkadı sonrasında ise tekrar bana doğru gelmeye başladı.

Hapı vereceği için elimi ona doğru ilerletmiştim ki o önce, sürahiden su doldurmayı tercih etti.

Sonrasında elim tekrar ona doğru giderken yine ilacı vermemiş kendisi çıkarmış elini ağzıma doğru hareketlendirmeye başlamıştı.

Ne yani cidden senin elinden ilaç mı içeceğim şimdi ben? İlacımdan ilaç içmek ne kadar da tuhaf hissettiriyor böyle.

Tabii tahmin edersiniz ki ben öylece donmuş ne olduğunu anlamlandırmaya çalışıyordum. Minho ise sonunda parmağı ile dudağıma hafifçe dokunmuş açmam için uyarı vermişti.

Zorla da olsa dudaklarımı birbirinden ayırmış, açabilmiştim. İlacı dişlerimin arasına almam ve bardağı ağzıma doğru konumlandırması, sonrasında dudaklarıma değen bardak ve dilimi ıslatan su. Hepsinin yaşanması saniyeleri almış olsa da kalbimin yıllık koşusunu gerçekleştirdiğini hissediyordum.

"Umarım ilaç iyi gelir."

Deyip harekete geçmişti. Arkasını dönüp tezgaha doğru ilerledi ve bardağı bulaşıkların içerisine bırakarak tekrar masaya dönüp diğer bulaşıkları da yerleştirmek için hareketlendi.

Ben de anın etkisinden kurtulup kendime geldiğim gibi ona yardım etmek amaçlı elimi önümdeki tabağa atmıştım ki elini saran el durmamı sağlamıştı.

"Ben hallederim, seni yoramam."

"Ben de senin tek başına yorulmana izin veremem."

"Alta tarafı bulaşıkları makineye yerleştireceğim."

"Evet alt tarafı bulaşıklar makineye yerleştirilecek. Yani bu seni yormayacağı gibi beni de yormaz ."

Deyip her ne kadar ayırmak istemesem de elimi çekmek zorunda kalıp tabakla beraber makineye doğru ilerlemeye başladım.

Beraber bulaşıkların hepsini makineye yerleştirdikten sonra da Minho söylediği gibi çayları yapmıştı sonra da salona geçmiştik.

"Eee, nasıl benle yaşamak?"

Birde soruyor musun cidden?

"Güzel. Huzurlu ve güvenli hissettiriyor. Fazlasıyla eğlenceli ayrıca hizmetinin üstüne de tanımam."

Son cümleme karşılık gülmüş sonrasında konuşmaya başlamıştı.

"Sadece senin için."

Yine yaptı işte. Yine sadece benim için olduğunu söyledi. Bu dünya üzerinde en farklı hissettiren cümlelerden biri değil mi?

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim."

Sonrasında ise çaylar bitmiş uykumuz geldiği için uyumaya karar vermiştik.

Her ne kadar yataklarımız ayrı olsa da burnumda olan kokusu ve içimi saran ateşiyle o geceyi hiçbir geceme değişmezdim.

_______________________

Yarın yine bir sınav sürecine daha giriyoruz. İçimdeki büyük korkuya inat bu bölümü yazıp 2min ile kendimi rahatlatmak yapacağım en güzel fiillerdendi.

Sınavı olan herkese başarılar diliyorum desteğim hep üzerinizdedir.♡

2min çok güzel.

Rüyanın Böylesi |2min|Onde histórias criam vida. Descubra agora