0.3

321 42 31
                                    

"Bir an hiç çalmayacak sandım." Jisung yine, okuldan kurtuluğu bir günün daha şükrünü ediyor Changbin de ona bu görevde eşlik ediyordu. Bana gelecek olursak onların bu hallerine bakıp gülen taraf oluyorum.

Okul bahçesinde sanki kapıdan ilk çıkana büyük bir ödül verilecekmiş gibi ilerlerken Changbin'den bir isyan sesi duyuldu yine ve yine.

"Ya siz niye hızlı yürüyorsunuz yine?"

"Kaç defa daha konuşacağız bu konuyu-" cümlenin devamını getiremeden tamamladı kendisi.

"Tamam bu sizin için çok normal bir hız biz yavaşız tamam yeter artık. Adam gelmiş hiç hareket edecek gücüm yok diye bizi yiyor koşu yarışmasına katılsa birinci olacak şuna bak."

Dediklerine güldükten sonra yollarımızın ayrıldığı noktaya geldik ve yine tek başıma yürüyeceğimi anlayınca derin bir off çekmeden edemedim.

Tam elim cebime doğru gidip varlığını unuttuğum telefona sarılmıştı ki arkamdan gelen ses ile içim titredi. Cidden titredi.

Ben arkama dönmeden o çoktan yanıma gelmişti bile.

"Selam!"

Benle konuştuğuna inanamadığım gözlerle karşımdaki çocuğa bakarken onun da güler yüzü yavaşça farklı bir hâl almaya başlamıştı.

"Niye öyle bakıyorsun... Bir şey mi oldu?"

"Çok mu belli ediyorum?" Mırıldanarak söylediğim şey ile kaşlarını havalandırıp konuşmaya devam etti.

"Neyi?"

Sonrasında da aslında o soruyu içimden söylemem gerekirken dışımdan söylediğimi fark ederek elektrik çarpmışçasına kendime geldim.

"Şeyi ya... Saçın Minho, kuş pisletmiş!"

Gözleri dehşete düşmüş ifadesini alınca hemen "hani nerede nasıl!?" sorularını sıralamaya başladı.

"Orada işte ya orada." Derken bir yandan da olmayan pisliği saçının orta kesimlerinde göstermeye çalışıyordum.

Sonunda telefonunu alıp kamerayı açtığında mahvolduğumu hissettim.

Gözlerini telefondan ayırıp bana baktığında yüzümde korku karışık zoraki bir gülümseme oluştu.

"Gözlerin iyi mi?"

"Evet, niye sordun?"

"Saçımda herhangi bir şey olmadığı için olabilir belki."

"Aa yok muymuş? Bak sen şu işe. Lensler kaymış olsa gerek."

Bu defa sadece kafasını sallamakla yetinmişti. Ben olsam ben de cevap vermem ağzından mantıklı cümle çıkamayan birine.

"Birlikte yürümeyi teklif edecektim ben aslında. Sen yalnız, ben yalnız. Konuşuruz öyle diye düşünmüştüm."

Kafamda saniyelik analizlerimi yaptıktan sonra bunun pek de iyi bir fikir olmadığına karar verdim.

"Yürüyelim." İyi bir fikir olmadığına karar vermem yürümeyeceğimiz anlamına gelmez sonuçta.

"Yarın hangi sınavlar vardı?"

Biraz düşündükten sonra "edebiyat ve felsefe." diye yanıtladım.

"Süper, birini ezber yüzünden batırırız, diğerini de düşünce yeteneğini kabul etmediğimiz için."

Kafamı ona çevirince bir an göz göze geldik. Sanırım biraz önce bir çift göz üstüme toprak attı.

Sözlerine devam etti.

"Senin için söylemiyorum tabii bunu. Sen halledersin."

"Çok da kesin konuşmayalım şimdi."

"O zaman halletme olasılığın yüksek diyelim?"

Tam cevap verecekken "evet halledememe olasılığın da var o olasılık içerisinde."

Gülerek "daha doğru oldu gibi." dedim ve yolumuza devam ettik.

"Bir şeyi çok merak ediyorum."

"Merakla beklediğimi belli edercesine bakışlarımı ona yönlendirdiğimde devam etti.

"Okulda konuşmayı geç yüzüme bile çok zor bakıyorsun. Sadece sınavlarda birkaç defa kopya vermişliğin var. Onun dışında hiç takmıyorsun beni. Sebebini öğrenebilir miyim acaba?"

Hadi şimdi ver bakalım akla yatar bir cevap Seungmin bey.

"Şey ya..."

Bu defa meraklı bakışlarını o bana yönlendirdiğinde hemen bir şeyler uydurmaya çalışıyordum.

Aklıma gelen en saçma şey ile hemen konuşmaya başladım.

"Şey dediler senin için kedileri sevmiyormuşsun. Ben de kedileri sevmeyen insanın mı yüzüne bakacağım dedim, öyle gelişti işte."

Evet bunu, üç kediye sahip olduğunu bildiğim çocuğa karşı söyledim. Ve evet, şu an onunla yürüdüğümün de farkındayım.

Hemen kahkaha patlattıktan sonra "üç kedi babasıyım. Bir daha düşünebilirsin bence şimdi sevip sevmediğimi."

Benim aklım gülüşünde kalırken o bana düşün diyor. Söylesene nasıl işlevini gerçekleştirsin şimdi bu beyin?

Ben de gülerek "bilmiyordum." dedim. Aynen kesinlikle bunu öğrenmek için Hyunjin'i zorla evine gönderip video çektirmemiştim. Ve kesinlikle hiçbir şey bilmiyordum.

"Yolumuz burada ayrılıyor maalesef. Seninle yürümek güzeldi Seungmin. Kedileri sevdiğimi de öğrendiğine göre tekrarlarız artık."

"Ben de çok memnun kaldım bu yürüyüşten. Bir gün kedilerini görmeme izin verirsen tekrarlamayı düşünebilirim."

Bu cümleyi kurabildiğime inanamıyorken inanamayacağım bir cevap geldi karşıdan.

"İzne falan gerek yok tabii ki de ne zaman istersen hallederiz."

Son kez birbirimize gülümseyip vedalaştıktan sonra içimden sevinç çığlıkları atarak telefonuma sarıldım.

Seung:
Arkadaşlar, aşırı güzel bir şey oldu.
MİNHO VE BEN BİRLİKTE YÜRÜDÜK!!!!!!!

_________________

Sınavların bitiminde de merdivenden düşmezsin be. Siz siz olun merdivenden inerken gözünüzü kırpmayın bile.

 Siz siz olun merdivenden inerken gözünüzü kırpmayın bile

اوووه! هذه الصورة لا تتبع إرشادات المحتوى الخاصة بنا. لمتابعة النشر، يرجى إزالتها أو تحميل صورة أخرى.

2min çok güzel.

Rüyanın Böylesi |2min|حيث تعيش القصص. اكتشف الآن